Advertisement

Borsayla ilgili yanıtlanması gereken ikinci soru borsanın sahipliği meselesidir. Aslında en çok tartışılacak konu belki de bu. İMKB’nin kurulduğu 91 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de borsaların kamu tüzel kişisi olduğu belirtiliyor. KHK’da kamu yazması borsanın devlete ait olduğunu gösterir mi? Kamu tüzel kişileri kanunla kurulur ama her kanunla kurulan kurum kamu tüzel kişisi değildir. İdare hukukçularının tartışacağı bir konu olmasına rağmen, Barolar, Türkiye Barolar Birliği, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, TOBB, Ziraat Odaları gibi kanunla kurulan ve kamu tüzel kişisi olan kurumlar hiçbir şekilde devlete ait değildir. Özellikle ticaret borsaları incelendiğinde görülecektir ki yapıları tamamen İMKB’ye benzemektedir. İstanbul Ticaret Borsası’na kimse devletindir demediği gibi kimse de kalkıp şirketleştirmeye çalışmıyor.

İMKB’nin devlete ait olup olmadığına ilişkin ileri sürülen ikinci argüman devletin verdiği imtiyaz niteliğindeki borsacılık lisansıdır. Lisansını biz verdik, nasıl özel sektörün olur diyorlar. Devletin ya da devletin bir makamının kanuna dayanarak verdiği imtiyazı gösteren lisans ve izin, devlete o tüzel kişilikte bir mülkiyet hakkı vermez. BDDK banka lisansını veriyor diye bankaların hissedarı, sahibi olmuyor. Taksilere bile lisans veriliyor ama kimse taksi plakaları devlete aittir demiyor. Bu yüzden lisans verildiği için İMKB’nin devlete ait olduğunu söylemek doğru değildir.


Üçüncü bir iddia İMKB’nin finansmanıyla ilgili. Devletin borsa dışı işlem sayılan hazine bonosu işlemlerinin Borsa’ya tescili karşılığında önemli bir kamu gelirinden vazgeçtiği ve tescil ücretleriyle borsanın ciddi servet kazandırdığı yönündeki iddia da pek geçerli değil. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir. Devlet bütçesinden bugüne kadar bir kuruş ödenek almayan İMKB tam tersine devlete inanılmaz kaynak aktarmıştır ve aktarmaya devam etmektedir. Üyeleri olan banka ve aracı kurumların giriş aidatları, borsanın bugünkü servetinin kaynağını oluşturmuştur. Ardından üyelerinin yapmış olduğu hazine bonosu, devlet tahvili ve hisse senetleri işlemlerinden alınan borsa paylarıyla giderlerini karşılamış, hatta gelir fazlalığı yaratmıştır. Ancak belli bir süre sonra tescil ücretleri borsaya katkı vermiştir ve son 10-15 yıllık dönemde borsa gelirleri içinde tescil ücretleri önemli yer tutmamaktadır. Öte yandan, piyasaları geliştirmek isteyen devlet zaten bunu yapmak zorundaydı. Ayrıca hazine bonosu işlemlerinin tesciliyle yüksek harçlardan vazgeçen devlet bunu özellikle Hazine’nin kolay ve daha düşük maliyetle borçlanabilmesi amacıyla yaptı. Yoksa asıl niyet Borsa’ya kazanç imkânı sağlamak değildi. Kaldı ki, borsanın bugüne kadar geri ödemeleri bu tescil ücretlerini kat be kat aşmaktadır. Borsa, yaratılan gelir fazlalığıyla bugün göz kamaştıran bir gayrimenkul portföyü ile Takasbank, VOB, MKK, lisans şirketi gibi kurumlarla yabancı borsalara iştirak edebilmiştir. Milli eğitime 400’den fazla okul yapmış ve her yıl gelir fazlası olarak devlete ödediği tutar milyar dolar civarına ulaşmıştır. Bu kapsamda borsaya teşvik, destek verildiği, vergi alınmadığı iddialarının içi boş argümanlar olduğu da ortaya çıkmaktadır. İMKB’nin devlete verdikleri, eğer vergi ödeseydi bu kadar tutmayacaktı. Ayrıca devletin teşvik vermediği, sübvanse etmediği alan yok.

Hiçbirine de mülkiyet devletin demiyorlar. Bir başka iddia da İMKB’nin mal ve paralarının devlet malı sayılması ve bunlara karşı suç işleyenlerin devlet memuru gibi cezalandırılacakları hükmüne dayanıyor. Böyle bir düzenleme çok yaygındır. Kamu yararına çalışan dernekler için de aynı hüküm getirilmiştir. Benzeri hüküm Kızılay Derneği ve Türk Hava Kurumu’nun tüzüklerinde da yer alıyor. Bu hüküm, borsayı devlete ait yapmıyor. Tam tersine İMKB zaten devlete ait bir kuruluş olsaydı, yöneticileri de devlet memuru olsalardı böyle bir hükme gerek yoktu. O nedenle bu tür bir düzenleme tam tersine İMKB’nin devletin bir kuruluşu olduğunu değil olmadığını gösteren bir hüküm olarak görülmelidir. Borsanın şirketleşmesi çalışmalarında özel kesimden bir katkı alınmadığını geçen yazıda yazmıştık. Bugün Ankara’da bürokratlarla bir konferans düzenleniyor. Ay sonunda da özel sektörle benzer bir arama konferansı yapılacak. Beyin fırtınası niteliğindeki bu konferanslarda söylenenler ne kadar dikkate alınır bilmiyoruz ama en azından bugün için bürokratlara bir hatırlatma yapalım ve şu iki soruyu bari tartışsınlar: Nasıl bir borsa istiyoruz ve borsanın sahibi devlet midir?