Advertisement

Geçen hafta içinde, medyaya yansıyan haberlere bakılırsa başta Galatasaray’ın kaptanı Sabri Sarıoğlu olmak üzere bazı futbolcular kendilerini zarara uğrattıkları gerekçesiyle bir büyük bankamıza tazminat davası açmışlar.

Dava dilekçesinde, “Banka, müşterilerine risk faktörü çok yüksek olan yatırım araçlarını, müşterilerini söz konusu ürünlerin özellikleri ve muhtemel risk faktörleri hakkında yanlış yönlendirerek pazarlamış ve bir anlamda bu ürünleri satın almaya zorlamıştır“ denildiği ve bankanın iyi niyetinin sorgulanması gerektiği belirtilmiş. Yine medyadan öğreniyoruz ki, olay SPK’ya yansıtılmış ve SPK da şikâyetleri haklı bularak bankaya 17 bin 170 TL tutarında idari para cezası vermiş. Hatta SPK’nın bu kararı sonrası bankanın iki üst düzey yöneticisinin görevlerinden ayrıldıkları da iddialar arasında yer alıyor.

SPK’nın nisan ayındaki bültenlerine bakıldığında bu tutarda ceza verilen kurumun bankanın portföy yönetim şirketi olduğu görülüyor. Ceza gerekçesi de, portföy yönetim şirketinin yönettiği Serbest Fon’un getiri beklentisine ilişkin 2010 yılında mevzuata aykırı beyanda bulunulması. Mevzuata aykırılığın nedeni de, yatırım fonu portföyünün önceden saptanmış belirli bir getiri sağlayacağına ilişkin yazılı veya sözlü bir garanti verilemeyecek olması. Medyadaki haberlerden anlaşıldığı kadarıyla portföy yönetim şirketi bankanın müşterilerine yönettikleri yatırım fonunun getirisi konusunda bazı sözler vermişler ve söz verilen getiriler yerine getirilmeyince müşteriler zarar etmiş. Dava sonucunda talep edilen zararlar tazmin edilir mi bilinmez ama portföy yöneticiliği anlamında oldukça ciddi bir ders olacağı ortada.

Yıllardır yazıyoruz. Sermaye piyasası ve Borsa büyüyecekse portföy yöneticiliği sayesinde büyüyecek. Portföy yöneticiliğinin en önemli uygulama alanı da yatırım fonları. Bugüne kadar yatırım fonları başarılı olamadığı için sermaye piyasası bir türlü gelişemiyor. Tasarruf sahipleri sürekli olarak sermaye piyasasından kaçıyor. Diğer nedenler de önemli kuşkusuz ama, insanlar para kazanamadıkları bir alana, bir sisteme, bir yatırım aracına neden para yatırsınlar? İstendiği kadar yatırımcı seferberliği, yatırımcı eğitimi yapılsın sonuç değişmeyecektir. Portföy yöneticiliğinde çok başarılı olan kurumlar da var. Ancak köşe başları öyle tutulmuş ki, başarılı kurumlar kendilerine yol bulamıyorlar, satış ağlarına ulaşamıyorlar.

Yatırım fonu sektörü bu noktada iken, çözüme ilişkin herhangi bir adım atılmazken, yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nda başarısızlığı ödüllendiren sistemde ısrar ediliyor. Yeni kanuna göre yatırım fonlarını bundan sonra sadece portföy yönetim şirketleri kuracak ve yönetecek. Sorunun çözümü burada değil ki. Üstelik bu durum başarısızlığı daha da artıracak bir yöntem. Yatırım fonları arasındaki rekabeti tamamen öldürecek bir sistem. Zaten şimdi yaşadığımız sorun da bu. Başarılı fonlar rekabet edebilir bir alan yaratılamadığı için kendilerine yol bulamıyorlar. Yatırım fonlarının sadece portföy yönetim şirketleri tarafından yönetilmesi bir yere kadar anlaşılabilir bir durum. Fakat yatırım fonu kuruluşunun sadece bu şirketler tarafından yapılacak olması anlamlı ve doğru değil. Avrupa’da böyle diye pek makul olmayan bir gerekçeyle bir yanlış yapılıyor. Yatırım fonunu bankalar da dahil olmak üzere herkes kurabilmeli. Hatta şahıslar da.

Yatırım fonlarının genel olarak başarılı olabilmesinin koşulu kuruluşta değil. Olabildiğince rekabete açılması gereken sistemde başarılı olan yatırım fonlarının, portföy yöneticilerinin önünü açmak gerekiyor. Başarısızlık artık ödüllendirilmemeli.