Advertisement

Yeni Sermaye Piyasası Kanunu, getirdiği yeniliklerle tartışılıyor. Tartışmalar SPK'nın yapacağı ikincil düzenlemeler öncesi yoğunlaşmış durumda. Geçen hafta Galatasaray'ın sermaye artırımı bir ilke kararıyla reddedilmişti. Alınan ilke kararının ve kanun maddesinin uygulanmasının hukuk güvenliği ve istikrarı bakımından isabetli olmadığını geçen yazımızda belirtmiştik. Söz konusu ilke kararının dayandığı "önemli nitelikte işlemler" kavramı, önümüzdeki dönemlerin en önemli tartışma konularının başında gelecek. Bu konuda SPK'ya sınırsız bir takdir yetkisi bırakılmış. Kanun maddesinde bazı örnekler sıralanmış ama bununla sınırlı olmadığı belirtilmiş. Sayılan örneklerden biri de imtiyazların kapsam veya konusunun değişmesi. Yeni imtiyaz yaratılamıyor ama imtiyazın kapsamı değiştirilebiliyor. Geçmişte örnekleri görülmüştü. Kanuna göre yeni dönemde imtiyazların kapsamının değiştirilmesi önemli nitelikte işlem sayılacak ve ortaklara ayrılma hakkı tanınacaktır.
Tartışmalı maddelerden biri de ortaklıktan çıkarılma hakkı. Yabancıların squeeze-out dedikleri bu kavram, Türk hukuk sistemine yeni dahil ediliyor. Herhangi bir şekilde sahip olunan payların halka açık şirketin oy haklarının SPK'ca belirlenen orana veya daha fazlasına ulaşması durumunda, çoğunluk payına sahip olan bu ortaklar azınlıkta kalan pay sahiplerini ortaklıktan çıkarma hakkını elde eder. Özellikle zorunlu pay alım teklifiyle karşılaşılabilecek bu durumda çoğunluk sahibi olanlar, geçmiş 30 günlük Borsa ortalaması ile azınlıkta kalan ortakların paylarını satın alabilecekler. Doğal olarak bu durumda şirket halka kapalı hale gelip borsadan çıkacak. Ulaşılan rakam, AB düzenlemelerinde yüzde 95 olarak kabul edilmiş. Türk Ticaret Kanunu nda da benzer bir hüküm var. Bu hükme göre oran yüzde 90 olmalı.
Çoğunluğu sağlayan ortakların diğerlerini ortaklıktan çıkarmasına ilişkin kanunun 27'nci maddesinde "belirlenen orana veya daha fazlasına ulaşması" kavramı yer alıyor. Aktif bir eylemden bahsediliyor. Yani sanki kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki işlemleri kapsıyor gibi. Ancak borsada bu oranlarda şirketler mevcut ve bilindiği kadarıyla bu şirketler borsadan çıkmak istiyorlar. Sadece SPK'nın belirlediği orana yeni ulaşanlara mı, yoksa halen o oranda bir yapıya sahip şirketlere de mi bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağını SPK tebliği belirleyecek. Mevcutlara uygulanmaması hukuk mantığı çerçevesinde düşünülemez şüphesiz.
Kanunun ortaklıktan çıkarmaya ilişkin söz konusu 27'nci maddesinde önemli bir çelişki mevcut. Bu çelişkinin SPK tebliğiyle düzeltilmesi gerekiyor. Maddenin ilk fıkrasında çoğunluğu ele geçiren ortakların azınlıktaki ortakları ortaklıktan çıkarma hakkı düzenlenmiş ve çıkarma bedeli olarak 30 günlük borsa ortalama fiyatı esas alınmış. Maddenin ikinci fıkrasında ortaklıktan çıkarma hakkının doğduğu durumlarda, azınlıkta kalan pay sahipleri açısından satma hakkı doğacağı, bu pay sahiplerinin, paylarını adil bir bedel karşılığında satın alınmasını çoğunluğu ele geçiren ortaktan talep edebileceği öngörülmüş. Hâkim ortak almak istediği zaman 30 günlük ortalama fiyat esas alınırken, küçük ortak satmak istediği zaman adil bir bedel esas alınacak. Neden farklı bedellerin esas alınacağı bilinmiyor. Onlarca gerekçe bulunur şüphesiz. Ama bir kanun hükmünde böyle bir çelişki olmamalıydı. Adil bedel kavramı, sermaye piyasası mevzuatında tanımlanmış bir kavram değil. SPK yapacağı düzenlemede bu kavramı da tanımlamak suretiyle kanun maddesindeki çelişkiyi giderecektir muhtemelen.