Advertisement

Geçen yazımızda, Aracı Kuruluşlar Birliği tarafından yaptırılan yatırımcı algısı araştırmasından bahsetmiştik. Sermaye piyasasına Türk vatandaşlarının ilgisinin olmamasının temel nedeninin güvensizlik olduğu ilk tespitimizdi. Araştırmadan çıkan ikinci bir sonuç, insanlarımızın yatırım araçları ve ilgili kuruluşlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları şeklinde. Yatırım araçlarının isimlerini düşük düzeyde olsa da duymuş olsalar dahi bu araçlarla ilgili en basit ve temel bilgilerden uzak oldukları anlaşılıyor. Bu tespit de gösteriyor ki, ne SPK, İMKB gibi kuruluşlarımız, ne sektördeki aracılar, ne de özellikle eğitim kurumları yatırım, yatırım araçları, finans piyasaları hakkında insanlarımızı eğitmemiş, bu konuda yeterli tanıtım faaliyetinde bulunmamış.

İnsanlarımızın piyasalarla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıklarını destekleyen bir başka önemli sonuç da şu: Yatırım araçlarını kullanmaya nasıl karar verildiği sorusunun cevabında, kendi kararları ilk sırayı alırken, ikinci sırayı arkadaşa, aileye danışmak alıyor. Ekonomi veya yatırım konusunda en çok güven duyulan bilgi kaynağı sorusunun cevabında da aile, akraba, arkadaş çevresinin etkili olması ve kendi kararlarının belirleyici olması geliyor. Bu cevaplardan çıkan sonuç şu: Yatırım yapanlar dahi uzmanlardan bilgi almıyorlar. Belki neden uzmanlara danışılmıyor diye sorulsa muhtemelen güvenmiyoruz cevabı çıkacaktır. Finans sektöründe çalışan tanıdıklar, internet siteleri, aracı kuruluş çalışanları oran olarak o kadar düşük seviyelerde ki ilk şıklara yetişmeleri mümkün değil. Hele akademisyenlere ve medyaya güvenmek ise çok daha düşük oranlarda.
Yatırım vadelerinde genellikle 1 yıldan kısa süreli yatırımlar tercih ediliyor. Sermaye piyasalarına güvensizlik üzerine, mevcut güvenlik sistemlerinden haberdar olup olmadıklarına ilişkin soruya verilen cevaplar da bilgisizliğin çok fazla olduğunu ortaya koyuyor. Kaydi sistem, müşteri ismini saklama, hesaplara blokaj koyma ve yatırımcıları koruma fonu hakkında vatandaşlarımızın % 85 oranında bilgi sahibi olmaması da diğer sonuçlarla paralel bir tespit.

Akademisyenler ve medya mensuplarına "Türkiyeli Yatırımcı" kimdir diye sorulunca, akademisyenlere göre, yüksek eğitimli, üst gelir grubundan, çok kazanmak isteyen, risk seven bir azınlık. Medyaya göre, asıl aktörler/spekülatörler ve elindeki küçük birikimle, yeterli bilgisi olmadan risk alanlar. Yani bu cevabın tercümesi aslında şu: Türkiyeli yatırımcı Borsada kumar oynayan bir avuç azınlıktır.

Bundan sonra ne yapılmalı diye sorulunca cevaplar şu şekilde toparlanmış: Güven artırılmalı (şeffaflık sağlanmalı/spekülasyon engellenmeli), yatırımcı korunmalı, halk bilgilendirilmeli, medya etkin kullanılmalı/tanıtım yapılmalı, anlaşılır bir dil kullanılmalı, okullarda sermaye piyasası dersi konulmalı, tanıtım kampanyaları düzenlenmeli, seminerler/eğitim çalışmaları yapılmalı, medyanın etkin kullanımı sağlanmalı, bankalarda bilgilendirme yapılmalı, kitap/dergi basımı gerçekleştirilmeli ve internet sitesi kurulmalıdır.
Bu önerilerin bazıları yerine getirilmeye başlanmış olsa ve önerilerin hepsi makul, mantıklı ve yararlı olsa da atılacak ilk adımın sermaye piyasasında mevcut mağduriyetlerin giderilerek güven ortamının oluşturulması gerektiğini bir