Advertisement

Seçimlere çok az bir süre kaldı. İktidar partisinin seçimlerden tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edeceği yönünde kesin bir görüş birliği bulunuyor. Ancak asıl merak edilen husus, çıkarılacak milletvekili sayısı ve bu milletvekili sayısının Anayasa’yı değiştirebilecek yeterlilikte olup olmadığı. Seçimlerle ilgili bir diğer merak edilen konu ise, MHP’nin Meclis’e girebilecek çoğunluğa erişip erişemeyeceği.

MHP’nin Meclis’e girememesi demek, en başta iktidar partisinin çıkaracağı milletvekili sayısını artıracağı anlamına geldiği için, piyasaların odaklandığı noktalardan birini oluşturuyor. Görünen o ki, iktidar partisi seçimlerden yüksek bir başarıyla çıkarsa piyasalar bundan fazlasıyla memnun olacak. Öte yandan, seçimlerden iktidar partisinin ezici bir üstünlükle çıkması ve dolayısıyla siyasi istikrarın devam edecek olması, Türkiye’nin kredi notunun artmasına yol açacak beklentisini de yaratıyor. Türkiye’nin uluslararası derecelendirme (reyting) kuruluşlarından aldığı ve şu anda sahip olduğu not düzeyi, yatırım yapılabilir ülke seviyesinden iki aşama aşağıda.

Piyasaların beklentisi ise, seçimle birlikte Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkarılması yönünde. Piyasa uzmanlarının bir kısmına göre, Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke notuna sahip olması piyasalar tarafından henüz tam olarak fiyatlara yansıtılmadı. Eğer bir not artışı gerçekleşirse, Borsada bir ralli yaşanma ihtimali oldukça yüksek olacak. Not artışının doğal olarak faiz ve döviz piyasalarına da olumlu yansıması olacaktır. Bunun aksini savunan uzmanlar da mevcut ve bu uzmanlara göre piyasalar not artışını fiyatlara yansıtmış durumda. Bu nedenle, not artışı açıklandığı anda beklenti bitecek ve muhtemelen ciddi bir satış dalgası ile karşılaşacağız.

Not artışıyla ülkenin yatırım yapılabilir ülke haline gelmesinin ne gibi faydası olabilir? Devletin, kamu kurumlarının ve ülkenin belli başlı büyük kurumlarının dünyadan çok büyük bir rahatlıkla finansman imkânı bulabilmesi ve bulunan kaynakların oldukça düşük maliyetlerle temin edilmesi not artışının ilk önemli sonucudur. Ekonominin ve kamunun finansmanının halledilmesinde ciddi bir katkı sağlayacak olması yanında, not artışının çok önemli bir katkısı da başta borsalar olmak üzere finans piyasalarına olacaktır. Şu anda Türk piyasalarına giremeyen çok sayıda büyük fonlar bulunuyor. Bu fonların ağırlığını emeklilik fonları oluşturuyor. Bu fonlar ya ülkelerinin düzenlemeleri ya da kendi risk yönetimleri çerçevesinde tüzük hükümlerinin bir sonucu olarak Türkiye’ye yatırım yapamıyorlar.

Eğer ülke notumuz yatırım yapılabilir düzeye gelirse, düzenlemelerin verdiği sınırlamalar ortadan kalkar ve bu fonlar Türk piyasalarına çok büyük tutarlarda portföy sokabilirler. İşte bu beklenti piyasaları seçim öncesinde özellikle canlı tutmaya yetiyor. Ancak not artışına rağmen, konjonktür bu fonların gelmesine de engel olabilir ki yatırımcıların bu durumu iyi gözlemeleri gerekiyor. Kaldı ki, söylendiği gibi, Türkiye’de siyasi istikrar devam ettiği halde, başka gerekçelerle not artışının gündeme gelmeme ihtimali de unutulmamalıdır. Yaşadığımız son dünya finansal krizinde reyting şirketlerinin nasıl çuvalladıklarını gözledik. Reyting şirketleri çok ciddi itibar kaybına uğradılar ve son dönemlerde yaptıklarıyla bu kayıp artan bir şekilde devam ediyor. Herkesin dilinde bu reyting firmalarının artık ciddiye alınmaması, eğer bir ülkenin riski ölçülmek isteniyorsa kredi notuna değil, CDS’lerine bakmak gerektiği ifadeleri var. Yatırımcıların bu nedenle Türkiye’nin CDS’lerini de izlemelerinde yarar olabilir.