Advertisement

SPK’nın 2010 yılı faaliyet raporu geçen hafta içinde yayınlandı. Oldukça önemli bilgilerle dolu olan faaliyet raporunu SPK’nın web sayfasında incelemek mümkün. Sermaye piyasasının her alanı ve her kurumuyla ilgili ayrıntılı bilgilerin yer aldığı faaliyet raporu başvuru kaynağı olarak her zaman el altında tutulabilir. Biz bu yazıda sermaye piyasasının temel büyüklükleriyle ilgili bazı rakamları tartışmak istiyoruz. Bu rakamların, sermaye piyasasının önemsiz olduğunu söyleyenler, sermaye piyasasını hiçbir zaman gündemlerinde ön sıralara almayanlar bakımından önemli olduğunu düşünüyoruz.

2000 yılında 54.7 milyar $ kamu, 10.2 milyar $ özel kesim olmak üzere toplam menkul kıymet stoku 65 milyar $ iken, 2010 yılında 235 milyar $ kamu, 57.7 milyar $ özel olmak üzere toplamda 293 milyar $’a ulaşmış durumda. Dolar bazında 10 yılda 4.5 katlık bir artış gerçekten büyük bir artış. Kamu menkul kıymetlerin toplam içindeki payı % 84.3’ten % 80.3’e gerilemiş. Buna karşılık özel sektörün payı % 15.7’den % 19.7’ye yükselmiş. Rakamlarda büyük değişiklik görünmüyor. Ancak özel sektör menkul kıymetlerinde başlayan bir yükseliş trendinin önümüzdeki dönemde daha da artacağı anlaşılıyor. Bu rakamlar bir fikir vermesi açısından önemli ancak anlamlı mukayese yapabilmek için tüm dünyada yapıldığı gibi bu rakamların milli gelire oranına bakmak gerekir. Kamunun milli gelirdeki payı 2000 yılında % 20.5 iken bu oran 2010 yılında % 32’ye yükselmiş. Özel sektörün payı da % 3.8’den % 7.8’e yükselmiş. Toplam menkul kıymet stokunun payı da % 24.3’ten % 39.8’e gelmiş. Rakamlarda ciddi bir artış olmasına rağmen menkul kıymetlerin milli gelire oranı gelişmiş ülke rakamlarına göre halen çok düşük. Bu oranın % 100 seviyelerine gelmesi lazım ki, ortalamaları tutturalım. Üstelik toplam içinde kamu payı da giderek azalmaya devam etsin.

2000 yılında 4.8 milyar $ olan hisse senedi ihracı 2010 yılında 7.6 milyar $’a yükselmiş. 2010 yılında 79 şirketin hisse senedi ihracı kayda alınmış. Bir yıllık süre içinde reel sektöre 7.6 milyar dolarlık kaynak aktarımı oldukça yüksek bir rakam. Ancak asıl çarpıcı rakam, Borsanın kuruluş yılı olan 1986 yılından 2010 yılı sonuna kadar hisse senedi ihracı yoluyla reel sektöre aktarılan 62.1 milyar dolar. Gerçekten çok büyük bir rakam. Bu miktarın geri dönmeyecek, reel sektör şirketlerine maliyetsiz aktarılmış olması rakamın büyüklüğünü daha da önemli kılıyor. 25 yılda aktarılan bu meblağın yıllık ortalaması 2.5 milyar dolar ediyor ve Türkiye için oldukça önemli bir rakam. Bu rakamın önemsiz gösterilmesi, kayıtsız kalınması, umursanmaması mümkün olamaz. Ancak demek ki yeterince anlatılamıyor. Önümüzdeki yıllarda yıllık ortalama 2.5 milyarın çok daha yüksek tutarlara ulaşacağı da sermaye piyasasının mevcut durumundan kolaylıkla anlaşılabiliyor.

Sadece hisse senetleri değil diğer sermaye piyasası araçlarını da dikkate aldığımızda sermaye piyasasındaki mutlak büyüme daha da iyi anlaşılabilir. Örneğin hisse senedi yanında yatırım fonu katılma belgeleri, emeklilik fonu katılma belgeleri, banka bonosu ile tahvil, finansman bonosu ve varantları da hesaplamaya dahil ettiğimizde, 2000 yılındaki toplam 9.2 milyar dolarlık ihracın 2010 yılında 28.6 milyar dolara yükseldiğini görebiliriz. Kim bu rakamların ekonominin genel büyüklükleri bakımından hiçbir önemi yoktur diyebilir ki?