Advertisement

Futbol dünyasında başlatılan operasyon savcılıkça gizlilik kararıyla yürütülüyor. Herkesin üzerinde mutabık olduğu konu, olayın ceza hukuku ile spor hukuku
bakımından 2 ayrı koldan yürüdüğü ve sonuçlarının farklı olacağı yönünde.
Gerçekten de, kişilere verilebilecek cezalar yanında ceza hukukunun delilleri spor kulüplerini önümüzdeki dönemde çok etkileyecek. Ceza yargılaması bitsin veya bitmesin, eğer şike konusunda deliller Federasyon tarafından yeterli bulunursa adı geçen kulüplerin alt lige düşürülmesi gündeme gelecek. Alt lige düşmek, futbol kulüplerinin TV yayınları, tribün gelirleri, federasyon gelirleri ve Avrupa'ya gidecek olanlar için de UEFA gelirlerinin düşmesi anlamına gelecektir. Adı geçen kulüpler için bu rakamların yüz milyon Euro'yu bulabileceği dahi belirtiliyor.
İşte olayın 3. boyutu olan tazminat hukuku bu noktada karşımıza çıkıyor. Adı geçen şirketlerin 3'ü şirketleşerek Borsaya açılan şirketler. Kulüplerin gelir kaybından bu şirketler de olumsuz etkilenecek ve bir veya birkaç dönem kârlılıklarında ciddi azalmalar yaşanacaktır. Türk Ticaret Kanunu'nun 336 ve takip eden maddeleri şirketin zarara uğramasında kusuru bulunan yönetim kurulu üyelerinin müteselsil olarak sorumlu olacağını kaydeder. (Şikeye karıştığı iddia edilen kulüp yöneticileri biri hariç şirketlerde de yönetim kurulu üyesi.) Bir kulüp, yöneticinin yaptığı şike eylemi nedeniyle düşürülür ve belirttiğimiz şekilde şirket de bu nedenle gelir kaybına uğrarsa, bu gelir kaybının meydana gelmesinde kusurlu olan şirket yöneticileri bu zararı telafi etmek zorunda kalırlar. Bunun için şirketin uğradığı zararın tazmini için şirket genel kurulunda dava açılması talep edilebilir ve genel kurul kabul ederse dava şirket adına açılır. Herhangi bir ortağın dava açılması isteği genel kurulda reddedilebil ir, ama % 5 azınlık hakkına sahip ortaklar dava açılmasını istemişlerse genel kurulun aksi kararı olsa bile üyelere dava açmak zorunludur.

(Şirket ortaklık yapılarında yabancı fonların varlığı dava açılmasının zorlanacağını gösteriyor zaten.) Dava sonucunda kazanılan tazminat şirkete verilir. İkinci bir seçenek, ortakların bireysel olarak da dava açıp şirketin uğradığı zararın tazmin edilmesini ve tazminatın şirkete verilmesini istemeleri imkânıdır. Genel kurula gidip tutanağa şerh düşüren ortaklar da şirket için dava açabilirler.
Burada önemli olan yönetim kurulu üyesinin kusurlu olduğunun varsayılmasıdır. Yönetim kurulu üyesi kusursuz olduğunu kanıtlarsa sorumluluktan kurtulur.
Ceza yargılaması ve federasyon kararı kusurun ispatı anlamına geleceği için yöneticiler milyonlarca Euro tazminat ödemek zorunda kalabilirler. Öte yandan ortaklar için üçüncü bir seçenek, doğrudan kendileri zarara uğradıklarını ileri sürerek tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilecekleri ihtimaldir. Burada isteyebilecekleri tazminat ellerinde bulunan hisse senetlerinin uğradığı kayıpla sınırlı olur.
Futbol federasyonu karar alırken halka açık şirketlerin yöneticilerinin sonradan uğrayacakları büyük tazminat taleplerini dikkate alacak mı bilmiyoruz ama Federasyon Futbol takımlarının halka açılmalarına ilişkin esaslarına da bir baksa iyi olacak. Düşünebiliyor musunuz takıma yönetici olup, çok ciddi zaman ve para harcadıktan sonra ceza yargılamasına muhatap olduğunuz yetmiyor gibi hiçbir zaman aklınıza getirmediğiniz binlerce ortağınız sizden milyonlarca lira tazminat istiyor. Futbola hiçbir zaman hissedar bakışıyla, yatırımcı anlayışıyla bakılmadığı için bu karmaşa ortaya çıkıyor. Kulüplerin dernek ve şirket şeklindeki çarpık örgütlenmesi bu sonucu yaratıyor. Hatta binlerce ortağı olduğunu unutup kimseye sormadan, kupadan vazgeçilmesine kadar işi vardırıyorlar.
Kulüplerin; taraftar, kongre üyesi ve hissedar ayrımı yapmayı ve her birinin hassasiyetini iyi dengelemeyi bundan sonra öğrenmeleri daha kolay olacak galiba.