Advertisement

Medyaya yansıyan haberlere göre Sermaye Piyasası Kanunu baştan aşağı değişiyormuş. Ancak cezaların ağırlaştırılması dışında ne gibi yenilikler yapıldığı bilinmiyor. Madem kanun taslağı hazırlama çalışmaları yapılıyor, uygulamadan kaynaklanan çok önemli bir sorunun ele alınmasını önerebiliriz. Kanunun temel amacı yatırımcıların hak ve yararlarının korunmasıdır. Yatırımcılar etkin bir şekilde korunamıyorsa, sermaye piyasası da zaten gelişmiyor.

Hukuka aykırılıklara karşı ağır cezaların getirilmesi korunmayı sağlayan ciddi ve etkili bir yöntemdir. Cezaların varlığı suç işleyenler için caydırıcıdır. Ancak zarara uğrayan yatırımcıların zararlarının tazmin edilmesi de korunmanın belki daha önemli yanıdır. Cezalar dışında tazmin sisteminin de kurulması adeta zorunluluktur. Mevcut sistemimizde genel hükümlere ve ticaret hukukuna dayanan tazmin yöntemlerimiz var.

Ancak Türkiye’de tazminat hukuku gelişmediğinden, istenildiği kadar zararlar ispatlansın zararları telafi edecek tazminat rakamlarına hükmedilmesi pek mümkün olmuyor ve bu yüzden de bu yola kolay kolay başvurulmuyor. Bizim önerimiz, yatırımcıların zarara uğramasına yol açan, hileli yollarla şirketlerin içini boşaltan, mal varlığını kaçıran, şirketin kârlılığını azaltan halka açık anonim şirketlerin yöneticilerine karşı açılacak davalarla ilgili.

Mevcut Ticaret Kanunumuza göre, şirkete zarar veren yöneticilere öncelikle bizzat şirketin dava açması gerekiyor. Ancak genel kurulda karar almak veya denetçilerin davayı açması hiç mümkün olmuyor. Sonunda yöneticiler aleyhine dava açılması azınlık pay sahiplerine ve bireysel hissedarlara kalıyor. Şirket ortaklarının sorumlu yöneticilere karşı açacakları davada eğer bir tazminat kazanılırsa bu tazminat şirkete veriliyor.

Ortakların doğrudan uğradıkları zararlar için de dava açma hakları olduğunu hatırlatalım, ancak bizim ilgilendiğimiz konu şirketin uğradığı zararın tazmin edilmesi meselesi. Ortakların dava açmaları oldukça yüksek maliyetler gerektiriyor. Avukat parası, harç parası ve diğer masraflar ciddi yekûn oluşturuyor.

Davanın kaybedilmesi halinde de maliyetler daha da artıyor. Bu riske girmekten korkulduğu için bu tür davalar çoğunlukla açılmıyor. Karşı taraf bir avukat ordusuyla davayı da takip edince, küçük yatırımcı hepten dava açmaya korkuyor. Tazminat hukuku yeterince işlemeyince şirket yöneticileri de sermaye piyasası mevzuatından kaynaklanan küçük para cezalarını göze alıp şirketlerde istedikleri gibi hareket ediyorlar. İşte sermaye piyasasında yatırımcının korunması ilkesinin hayata geçirilmesinde bir numaralı öncelik, yatırımcıları şirket sahip ve yöneticilerinin işlem ve eylemelerine karşı korumaktır. Bu koruma, Sermaye Piyasası Kanunu’nda olmalıdır.

Yeni Ticaret Kanunu da bu konuda özel hükümler getirmiyor, hatta 555’inci maddesinde masrafların paylaşılmasından dahi bahsederek yatırımcı davalarının açılmasını baştan engellemiş durumda. Bu yüzden, şirketi zarara uğratan yöneticilere karşı sorumluluk davasını düzenleyici otorite açabilmelidir. Hem hukuk gücü, hem bilgi ve tecrübe hem de yapmış olduğu tespit nedeniyle sağlanan ispatlama kolaylığı, açılacak davalarda tazminat kararı alınmasını kolaylaştıracaktır. Açılacak davalara yatırımcılar müdahil olarak katılıp, davaya destek vermeleri de zararların tazminini sağlayacaktır. Sermaye piyasasının önünü açacak, halka açık şirket yöneticileri için caydırıcı olacak bu düzenleme, çağdaş ve gelişmiş bir sermaye piyasası için aranan en temel konu olan yatırımcıyı koruyacak hükümlerin yeterliliği ve etkinliği sorununu da ciddi ölçüde çözmüş olacaktır.