Advertisement

Pazar günkü yazımızda, 12 Ekim'de anonim şirketlerde imtiyazları ortadan kaldıracak olan Ticaret Kanunu'ndaki değişikliğin yürürlüğe gireceğini söylemiş ve halka açık şirketlerde yaşanabilecek kaosun önlenmesi bakımından düzenleyici ve denetleyici kurumlarımız olan SPK ve İMKB'nin duruma müdahale etmesi gerektiğinin altını çizmiştik. Bu yazımıza yorum yapan yatırımcılar imtiyazların ortadan kalkacak olmasının iyi bir şey olduğunu, imtiyazsız hisselerin Borsada olmasının şirket değerlerine olumlu yansıyacağını ve imtiyazların kalkmasının sermaye piyasasının gelişimine çok daha yararlı olacağını belirttiler. Buna karşılık halka açık şirketlerin yetkilileri ise imtiyazların kalkmasının yanlış olduğunu ve bir belirsizlik yaratacağını söylediler.
Gerçekten de, Temmuz 2012'de yürürlüğe girecek yeni Ticaret Kanunu'nda imtiyazları ortadan kaldıran hüküm bulunmuyor. Eğer yeni Ticaret Kanunu'nda değişiklik yapılmazsa, şu anda yürürlükte bulunan ve imtiyazları kaldıran Ticaret Kanunu'nun 401 'inci maddesi devre dışı kalmış olacak. Bu nedenle, öylesine bir belirsizlik ortaya çıkmış oldu ki, şirketler ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Halka kapalı şirketler durumu belki idare edebilirler ama borsada hisseleri işlem gören şirketler tam bir çaresizlik içindeler. Bu şirketler bakımından meselenin netleşmesi gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz.
İmtiyazlı hisseler yatırımcı yönünden arzu edilen bir durum değil şüphesiz. Ancak imtiyazlı paylar olmasın tezinin kuvvetli olmadığını ve sermaye piyasası açısından çok büyük bir öneminin bulunmadığını düşünüyoruz. Sermaye piyasasının esası kamuyu aydınlatmadır. Bir şirket halka açılırken tüm bilgilerini fazlasıyla halka arz izahnamesinde kamuoyuna açıklıyor. Şirket hisseleri arasında imtiyazlı pay olup olmadığı çok açık bir şekilde duyuruluyor. Şirkette imtiyazlı pay olup olmadığı halka açılırken herkesçe bilindiği için piyasadaki fiyatlama da bu gerçeği dikkate alarak yapılıyor. Sermaye piyasası mevzuatının en önemli ilkelerinden biri olan halka açıldıktan sonra yeni imtiyaz yaratılmayacak olması da bu çerçevede dikkate alınması gereken bir husustur. "Bir hisse için eğer imtiyaz olmasaydı, borsa fiyatı daha yüksek olurdu" tezi doğru olsa bile, önemli olan bu değil mevcut gerçeklerin tüm yatırımcılar tarafından bilinebilmesi ve fiyatlamanın buna göre yapılmasıdır.
Tartışma konusu olan imtiyazlar iki noktada toplanıyor; kârdan daha fazla pay alabilme imkânı ile yönetim kurulu üyelerini seçebilme imtiyazı. SPK tarafından zorunlu birinci temettü belirlendiği için küçük yatırımcılar için ilk husus tartışma dışı. Öte yandan, borsa şirketlerinin halka açıklık oranı % 25 civarında. Yönetim imtiyazları kalksa borsadan şirket ele geçirmeleri pek yaygın olamayacağı için imtiyazların kalkmasının borsaya, sermaye piyasasına çok fazla katkı sağlamayacağı da ortada.
İmtiyazların kaldırılması belki bundan daha sonraki dönem için olabilir. Ancak mevcut imtiyazların kaldırılması kazanılmış haklara ve sözleşme özgürlüğü ilkelerine aykırı olacağı için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir. Ayrıca yeni kanunda olup olmayacağı da belli değil. Yine imtiyazların kalkması yeni halka açılmaları da sıkıntıya sokabilir. Bu nedenlerle bizim itiraz ettiğimiz husus, imtiyazların kalkması veya kalkmaması değil, 12 Ekim'den sonra ortaya çıkabilecek kaos ve belirsizliğin önlenmesi gereğidir.