Advertisement

Türkiye'nin uluslararası alanda bir çekim ve ilgi merkezi haline dönüşmesinin gerekçelerinden birisi son 10 yıla damgasını vuran makro reformlar ve ekonomik yapıdaki ciddi dönüşüm süreci ise bir diğer gerekçe de Türkiye'nin iştah kabartan yatırımları. Dünya Bankası'nın 2005 yılında yayımladığı bir rapor çerçevesinde, Türkiye Milli Servet Değeri açısından dünyada 22. sıradaki bir ülke olarak tanımlanmıştı. Bununla birlikte, birinci sırada yer alan ABD'nin milli servet değeri 150 trilyon doların üzerindeyken, Türkiye'nin milli servet büyüklüğü 3 trilyon dolar düzeyindeydi.
Anlaşılması gereken nokta, bir ülkenin milli serveti ne kadar büyük ise o milli serveti kullanarak ürettiği GSYH'nin de o kadar büyük olduğu gerçeği. Bu nedenle, Türk ekonomisi 2023 yılında 2.5 trilyon dolarlık bir GSYH üretecek ise milli servetini en az 4-5 kat artırması gerekecek. O halde enerji, sağlık, ulaştırma, çevre ve tarım sektörlerinde 2023 yılına kadar 300 ile 350 milyar dolar düzeyinde, 2024 ile 2050 yılları arasında da 750 ile 900 milyar dolar düzeyinde bir yatırım hamlesi söz konusu olacak. Yatırımların çarpan etkisi ile bu tablonun 12 trilyon dolar düzeyinde bir milli servete dönüşmesini sağlayacağız. Savunma sektörü yatırımları ile 2050'ye kadar bu kritik sektörlerde toplam yatırım hacmi 1.5 trilyon dolara ulaşacak. Eğitimi de kattığımızda belki de 2 trilyon dolar.

TÜRKİYE YATIRIM MALI PLANLAMASINI DETAYLANDIRMALI
Buraya kadar paylaştığımız veriler, İTO Ekonomik Değerlendirme Kurulu üyesi ve THK Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Yülek'in önemli bir uluslararası çalışmasından sadece küçük bir alıntı. Prof. Yülek'in altını çizdiği nokta, söz konusu 1.5 trilyon dolarlık yatırım için gerekli olan
makine parkı, araç, elektronik ve mekanik teçhizat, tıp cihazı, kara, deniz, demir ve havayolu ulaşım aracı, iş makinesi alımlarının boyutu. Konu, söz konusu 1.5 trilyon dolarlık yatırımların inşası, yürütülmesi ve faaliyete geçirilmesi boyutunda, bir an için bu yatırım bedelinin en az üçte biri kadar bir araç ve makine parkı alımını ithalat yoluyla temin edeceğimizi gözünüzde canlandırın. Demek ki, Türkiye önümüzdeki 40 yıl için en az 500 milyar dolarlık bir makine parkı ithalatı cazibesine işaret ediyor.
Önümüzdeki 10 yıl boyunca Avrupa Birliği ve kısmen ABD'de sabit sermaye yatırımı iştahının kısmen azalacağı dikkate alındığında, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 11 G-20 üyesi seçkin gelişmekte olan ekonominin gerçekleştireceği makine parkı, araç, elektronik araç, tıbbi cihaz ithalatı, bunları üreten uluslararası firmaların iştahını kabartıyordur. Prof. Dr. Murat Yülek bir perspektifte, yine EDK üyesi Dr. Can Fuat Gürlesel bir başka perspektifte, Türkiye'yi dışa bağımlı olmaktan kurtaracak bir stratejiye işaret ediyorlar.

MAKİNE PARKI VE CİHAZLARDA DIŞA BAĞIMLILIK BİTMELİ
Prof. Dr. Murat Yülek, Kamu İhale Kanunu'nun yeniden yapılandırılması, Başbakanlık Genelgesi ile yerli malı payının zorunlu tutulması, kritik önem ve büyüklükteki projelerde yerli payının en az yüzde 50 düzeyinde tutulması noktasında, kamunun cesaretlendirici ve teşvik edici rolünün önemine işaret ediyor.
Ama, teknik müşavirlik boyutu son derece zayıf olduğundan, yerel yönetimler ve kamu kurumları dahi uluslararası müşavirlik kurumlarına rapor hazırlattıklarından, sonunda Türkiye yerli alım yapamıyor. Bu nedenle, müşavirlik hizmetlerini güçlendirmemiz gerekiyor. Dr. Can Gürlesel'in de ifade ettiği gibi, yüksek katma değer boyutunda Türkiye'de ciddi bir makine parkı üretimi gerçekleştirirsek, Türkiye'yi önemli bir cari açık sorunundan da kurtarmış olacağız.