Advertisement

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) Başkanı Birol Aydemir'in altını çizeceğim ifadesiyle, "TÜİK verilerin ve istatistiklerin hesaplanmasından sorumludur. Söz konusu verinin beklenenden neden daha yüksek veya düşük, neden daha iyi veya kötü çıkmış olduğu, TÜİK'in görev alanı değildir." Bunun en son örneği, ocak ayı TÜFE ve ÜFE oranları arasındaki ciddi fark oldu. İki fiyat endeksinin tarım, işlenmemiş gıda fiyat değişim oranları arasında, yıllıklandırılmış yüzdesel değerler olarak 15 puan oynamaktaydı. Bu konuyu eleştirdiğimizde, eleştirdiğimiz elbette ki, ne TÜİK'ti, ne de Merkez Bankası.
Türkiye'de, piyasa fiyatlarının belirlenme süreci ve piyasaların rekabet ortamında çalışması, piyasalar arasında koordinasyon açısından ciddi sorumluluklar taşıyan bakanlıklarımız var. Bu nedenle, TÜİK'in verileri, söz konusu sektör ve/veya piyasa açısından net bir çarpıklığa işaret ediyor ise, bu çarpıklığa, fiyatlardaki çarpık tabloya TÜİK ve TCMB dışı sorumlu kurumların müdahalesi gerekiyor. Ekonomi medyası veya ekonomi dünyası ise, bu verilerin hesaplanmasından sorumlu TÜİK veya bu veriler ışığında enflasyon hedeflemesi modeli yürütmeye çalışan TCMB'den hesap sorma veya gerekçesini sorma formatına giriyor. Kanımca, Türkiye'de sektörel bazda fiyatlandırmada gözlenen çarpıklıklar, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun gündemine girmeyi fazlasıyla hak ediyor.
TÜİK Başkanı Birol Aydemir'in Sosyal Güvenlik Kurumu ve Gelir İdaresi Başkanlığı'nın şirketler bazında veri paylaşımına yanaşmadıklarını, belediyelerin ise, elektronik ortama geçişe rağmen, verilerini güncellememeleri nedeniyle, konuk endüstrisi ve benzeri alanlar için sağlıklı bilgiye ulaşılamadığına vurgu yapıyor. TÜİK gibi, Birleşmiş Milletler İstatistik Anayasası'nın hazırlanmasına dünyadan davet edilmiş 9 kurumdan birisi olan bir kuruma, Ankara'da kamu kurumlarının veri desteği açısından 'ketum ve bencil' davranmaları, Türkiye'nin kaliteli istatistik altyapısına ulaşabilmesi açısından, açıklanabilir bir tutum değil.
Nitekim, turizm istatistiklerine yönelik şikâyetleri herkes dile getiriyor olmakla birlikte, yolcular veya misafirler rahatsız olmasın diye, marinalara, özel sektör tarafından çalıştırılan hava limanlarına TÜİK personelinin alınmamasının da, bu verilere yönelik eleştirileri gündeme getirenlerle paylaşılması gerekiyor. Bu noktada, TÜİK'in de dikkate alması gereken husus, belki 5-6 soruyu aşmayacak anketlerle verilerin toplanması gereği. Çok sorulu anketler de sorun çıkarıyor. Bir diğer kritik konu ise, kendilerine veri gönderilen imalat sanayi ve diğer sektör KOBİ'lerinin ve şirketlerin, bu verileri ciddiyetle doldurması. Öğrencilerimden, bu verilerin hep stajyerlere doldurulduğunu duyuyorum. Yani, herkes TÜİK'i eleştiriyor; ama, kimse TÜİK'in işini kolaşlaştırmıyor.

FITCH'DEN ANINDA YORUM
TÜİK'in dün turizm verilerinde gerçekleştirdiği revizyonun detaylarını gazetemizde bulacaksınız. Bununla birlikte, Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'ten Ed Parker, dün TÜİK'in basın toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, TÜİK'in istatistiklerde yaptığı yenilemenin kredi notunu etkilemeyeceğini söyledi. Ed Parker, verilerdeki revizyon sonrası, kendileri açısından cari açık verilerinde aşağı yönlü bir yenilemenin sürpriz olmayacağını vurguladı.
Parker, Fitch'in genel olarak kredi notundaki değişikliği istatistik kurumunun metodolojisindeki değişiklik bazında yapmadığını, notun aktüel gelişmeler, olaylar ve risklerle değiştiğini belirtti. Ed Parker, duyurusu yapılan metodolojideki değişikliğin etkisinin büyüklüğünün izleneceğini ve Türkiye'nin notunu kasım ayında yatırım yapılabilir seviyeye, kısmen cari işlemler açığındaki iyileşmeden dolayı yükselttiklerine dikkat çekti.