Advertisement

Bir çeyrek dönem içerisinde, piyasaların merkez bankalarının açıklamalarına göre pozisyon alıp bu derece zihin karışıklığıyla karşı karşıya kaldıkları bir tablo görülmemişti. Eylül, ekim ayında ABD Merkez Bankası FED’in önderliğinde, dünyanın önde gelen merkez bankalarının, parasal genişlemenin 2013 yılı sonuna kadar devam edeceği yönündeki kuvvetli mesajlarına şahit olduk. Uluslararası yatırımcılar, küresel ölçekte piyasa profesyonelleri, parasal genişlemenin devam etmesine bağlı olarak paritelerde, emtia fiyatlarında ve dünya Borsalarında yönün ne olabileceğini tartışarak ve değerlendirerek pozisyon aldılar. Şubat ayı başından bu yana, bu defa FED’den sinyaller farklı gelmeye başladı. Küresel piyasa profesyonelleri “Kandırıldık mı” yönünde bir fikre dahi kapılmaya başlamış gözüküyorlar. Daha birkaç ay önce, FED Başkanı Bernanke, enflasyon yüzde 2.5’i geçmediği müddetçe, ABD’de işsizlik verileri yüzde 6.5’i görene kadar parasal genişlemenin devam edeceğini ifade etmişti. Bugün için ise, 29-30 Ocak’ta yapılan FED Açık Piyasa Komitesi Toplantısı (FOMC) tutanakları, komite üyeleri arasında tahvil alım programına daha ne kadar ve ne miktarda devam edileceği konusundaki tartışmanın ciddi boyutlara geldiğine işaret ediyor.

MERKEZ BANKALARI POLİTİZE Mİ OLUYOR?
Bloomberg HT Araştırma Müdürü Cüneyt Başaran‘la FED tutanaklarının detaylarını gördükten sonra, “FED’de mi politize oluyor” tartışmalarının alevleneceğini değerlendirdik. Küresel piyasa profesyonelleri arasında “FED, sonbaharda Obama’ya başkanlığı bir kez daha kazandırmak adına mı, piyasayı bu derece gaza getiren bir tutum sergiledi; şimdi, o pozisyondan çark mı ediyor? Biz ters köşeye mi yattık” türünden bir tartışmanın kabardığı da gözlenebilir. Her ne olursa olsun, 3-4 ay önce FED’in ve Başkanı Bernanke‘nin verdiği mesajlarla, bugünkü mesajlar arasında ciddi bir farklılık olduğu aşikâr. İşin ilginç yanı, bu durum, tam da Japon Merkez Bankası (BoJ) ve İngiltere Merkez Bankası (BoE) üzerinde siyasi baskıların arttığına yönelik tartışmaların alevlendiği, BoE’nin yeni başkan adayının büyümeyi desteklemek adına, bir miktar enflasyon artışını göze alabileceği yönünde mesajlar verdiği bir döneme rastlıyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB), belirli ölçüde Almanya’nın desteğiyle bu toplara girmemeye çalışsa da, bir önceki Başkan Trichet dönemine göre, Draghi döneminde ECB’nin de eski duruşunu koruyamadığı söylenebilir.

FİNANSAL İSTİKRAR RİSKİ VE FİNANSMANA DİKKAT
Küresel piyasalar tüm bu tablodan etkilenmiş gözüküyor. Petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında düşüşün yanı sıra, dünya borsaları da FED tutanaklarıyla birlikte, açıklanan kimi makro verilerin de sebep olduğu keyifsizlikle yükseliş trendini kaybetti. Bu nedenle, gerek İMKB, gerekse de diğer yurtiçi piyasa yatırım araçları açısından, bu küresel havanın bizim piyasalar üzerindeki etkisini dikkatle takip etmeliyiz. Özellikle, küresel parasal genişlemenin beklenenden daha erken sona erebileceği yönündeki endişeler artmaya başlarsa, Türkiye cari açığın finansmanı için uzun vadeli ve kalıcı döviz girişine konu olmakta zorlanmaya başlayabilir. Türk ekonomisini 2013 yılında geçen yıla göre daha iyi büyütelim ve ekonomiyi hareketlendirelim derken, eğer cari açıktaki hareketlenme hızlanırsa ve cari açığın finansmanı da kısa vadeye yoğunlaşmaya başlarsa, ağzımızın tadı kaçabilir. Dikkatli olalım.