Advertisement

Türkiye, 1994 ve 2001 krizleri sonrasında 20022012 dönemini, makro planlamada büyük bir zihinsel dönüşümle geçirdi. Bu zihinsel dönüşüm, daha bağımsız bir merkez bankası algısını, etkin bir şekilde denetlenen ve gözlemlenen bankacılık sektörü ve finans sistemini, kamu maliyesi alanında da uluslararası düzeyde bir disiplini beraberinde getirdi. Türkiye bu dönemde, kamu yerine özel sektör odaklı yeni bir büyüme modeline yöneldi. Bu geçiş sürecinde, zihinsel dönüşüm sürecinde, merkezi planlama görevini sürdürdü ve ulusal teşvik sisteminde Türkiye doğru modellemeye ciddi ölçüde yakınlaştı.
Bu dönemde Türkiye'nin enflasyonu, 1995-2001 döneminde yüzde 71.6 düzeyinden, 2002-2011 döneminde yüzde 10.5'e, 2012 yılında ise son 41 yılın en düşük yıl sonu yıllıklandırılmış enflasyon değeri olarak yüzde 6.2'ye geldi. 1997-2001 döneminde yüzde 1.5 düzeyinde kalan ortalama
büyüme oranı, 2002-2012 döneminde yüzde 4.5'i buldu. 2010 ve 2011 yıllarında dünyada en yüksek büyümeyi gerçekleştiren 3. veya 4. ülke olduk. Türkiye, 1970'li yıllardan kalma, motor ve kaporta modeli oldukça eski, elektrik aksamı oldukça ilkel bir araba görüntüsünden, motor torku güçlendirilmiş, mekanik ve elektronik aksamı, donanımı güçlü bir arabaya dönüştü. Geçmişteki hataları tekrarlamaz isek artık bu arabaya takla attırmak kolay değil.

MİKRO TEMELLERİNİ ATMA ZAMANI
AK Parti'nin Ekonomik İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un ifadesiyle, Türk ekonomisi 2002-2012 dönemi sonrasında, artık makro ekonominin mikro temellerini atacağı bir noktaya gelmiş durumda. Türkiye, 2002-2012 döneminde para ve maliye politikalarının yeniden yapılandırılmasıyla önemli bir dönüşüm yaşadı. Ancak, 2013 yılından itibaren yerelde planlanan, yerelde güçlendirilen bir hamle gerekiyor. Prof. Dr. Kurtulmuş'un ifadesiyle, "Orta Gelir Tuzağı"nı geride bırakmak için mutlaka yerelden üretim ve yatırım stratejisi oluşturulması gerekiyor.
Rekabetçiliğe ve üretime odaklı, illerin küresel rekabet becerisini artıracak, yerel karar vericilerin, esnafından en büyük yatırımcısına yerel ekonomi aktörlerinin beklenti ve hedeflerine dayalı bir mikro planlama modelinden söz ediyoruz. Bölgesel kalkınma ajanslarımızın aktif olarak sürece katıldıkları bir modelleme. Söz konusu bu yerel mikro planlama süreci, kendi mecrasında "Yerel Ekonomik ve Sosyal Konseylerdin de oluşturulması anlamına gelmekte. Bu süreç, "Kent Ekonomileri Forumu" olarak tanımlanmakta. Forum, yılda iki kez toplanacak ve kent ekonomisiyle ilgili durum raporu, o ilin küresel rekabetteki konumunu güçlendirmek adına önemli ipuçları verecek.

BÖLGESEL İNİSİYATİF ANAYASA'YA DA GİRMELİ
Akademisyenler, ekonomi köşe yazarları, illerin rekabetçiliğinin artması adına, gerek yerel yönetimler, gerekse yerel ekonomi aktörlerinin inisiyatifinin artması için, bu sürecin idari, mülki ve hukuki açıdan altyapısının hazır olması gerektiğini ve bölgesel inisiyatifin yeni Anayasa'ya mutlaka girmesi gerektiğine işaret ediyorlar.
Tüm bu çalışmaların başarıyla sonuçlanması, iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşları ve yerel ekonomi aktörleriyle, illerin kendi farkındalıklarının ve "kent vizyonları"nın oluşması açısından çok önemli olacak. Ancak o zaman Türkiye'nin 2023 hedefleri için mikro temellere dayalı bir yol haritası oluşturabilmiş olacağız.