Advertisement

Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) çözüm sürecine olan inancına sürece kadının elinin değmesi için aktivitelerde bulunarak değer katıyor. Geçtiğimiz hafta AK Parti Kadın Kolları'nın Diyarbakır'da düzenlediği 'İş Kadınları Çözüm için Diyarbakır'da' toplantısına katılmaları kadınların çözüm sürecine bölgenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunarak hız vermesi açısından önemliydi. Gezi sonrası Bloomberg HT'de 'Yönetim Katı' programında konuğum olan KAGİDER kurucularından eski TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, gezinin ardından "Türkiye'de çok ciddi çalışmalar yapan kadın örgütleri var. Kadın yatırımcıların kadın sosyal girişimcilerin çözüm sürecinin ekonomik boyutunda çok önemli bir destek sağlayacağına inanıyorum. Biz geziye katılan 4 işkadını olarak bölgede kendi alanlarımızda yatırım imkânlarını araştırdık" diyor. KAGİDER Başkanı Gülden Türktan'a göre bölgede kadın girişimliği desteklenerek kadın istihdamı artırılmalı, yerel yönetimlerde kadın olmalı. Kadın istihdamı bölgede çok sorunlu. Örneğin Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası'nda 80 tane tekstil üreticisi var, 2 bin kadını istihdam ediyorlar, bunların yüzde 25'i güvenceli istihdam altında. KAGİDER verilerine göre Türkiye'de 7 milyon kadın çalışıyor,14 milyon kadın işsiz. Kadın istihdamı Türkiye'de yüzde 29'da 2023'te hedeflenen yüzde 35. Boyner,"Yeterli bir hedef değil Avrupa Birliği'ndeki ortalamalar bugün yüzde 50'nin üzerinde. Nüfusumuzun yüzde 50'sini kadınlar oluşturuyorsa 2023'te ilk 10 ekonomi arasına gireceksek kadın istihdamı yüzde 35 hedefi ilk 10'a girmemiz için yeterli değil" diyor. Türkiye'de kadın maalesef ekonomik bir değer yaratacak bir bireyden çok ailedeki görevleriyle tamamlanan bir bakış açısında. 2023 hedeflerinin yakalanması için bunun değişmesi gerekiyor.

'VALLAHİ BİLLAHİ BİZ AKİL DEĞİLİZ'
Türktan'a göre, İrlanda örneğinde olduğu gibi çözüm sürecinde kadınlardan faydalanılmalı. Ancak geçtiğimiz hafta KAGİDER üyeleri ile buluşan akil insanlar, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Başkanı Levent Korkut'tan duyduğumuza göre akil insanlar kavramı başlangıçta yanlış koyuldu. Kamuoyunda negatif algı oluştu. Arıboğan "Barış sürecini tartışalım derken akil insanları tartışıyoruz. Toplantılarda söze 'Vallahi billahi biz akil değiliz' diyerek başlıyoruz" diyor. Arıboğan, "Oysaki Başbakan bize siyasi partiye ait olmadan kendi duyarlılıklarınızı koyarak barışı tarif edin. Ne yaparsanız orada özgürsünüz demişti" diyor. Sorun, akil insanların kamuoyunda hükümet tarafından daha seçilmiş gibi algılanmasından kaynaklanıyor. O yüzden akil insanlar şu anda görevlerini yapmakta zorlanıyor. Akil insanlarla ilgili aynı alkol düzenlemesinde olduğu gibi iletişim hatası yapıldı. Alkol düzenlemeleri ile yurtdışında pek çok gelişmiş ülkedeki düzenlemeler getirilmesine rağmen yasaklanıyor algısı yaratıldı. Akil insanlar ve alkol düzenlemeleri iletişim hatası kurbanı oldu. Koçyiğit, Arıboğan ve Korkut'un verdikleri ortak mesaj Türkiye'de temel sorunun demokratikleşememe sorunu olduğu yönünde. Arıboğan, "İlk toplantıdan itibaren Türkiye'deki temel sorunun aslında PKK ile tamamıyla açıklanamayacağını gördük. Temel mesele demokrasileşme sorunu. Romanlar, Aleviler, kadınlar, Atatürkçüler, sol sendikalar, gayrimüslimler, kendisini ifade edemediğini düşünen İslami kesimler endişeli. Yapacağımız yeni Anayasa tüm kesimleri rahatlatarak bütün fay hatları üzerinde bir beton etkisi yaratmalı. Sadece bir fay hattını sağlamlaştırırsa öbür fay hatlarında enerji birikimleri olacak. Çok daha şiddetli deprem oluşturur" diyor. Arıboğan'ın sözleri gösteriyor ki akil insanlara büyük iş düşüyor. Boyner'in sohbette söylediği gibi "Akil insanlar üzerinde çok büyük sorumluluk var. Çözüm süreci çıkmaza girerse, sorumluluk akil insanlar üzerinde kalır."