Advertisement

Yukarıdaki satırlara imzasını atan ve atacak olan kamuoyunda bilinen onlarca hatta yüzlerce isim sayabilirim... Hayatımın belli bir döneminde daha doğrusu "büyük resmi göremediğim", görmemin engellendiği dönemde ben de atardım, attım da...
Sevgili dostlar, benim tezim 2007 başından beri açık, net ve sizlerle her fırsatta paylaşıyorum. Bugün size kendi düşüncemden değil "karşı tezden" bahsetmek ve böyle düşünen yüzlerce isim adına Türkiye'nin, Erdal Sarızeybek'in terimiyle, "kurt kapanı içinde boğulmasından" bahsetmek istiyorum. Amacım; karşı görüşü de görmeniz ve karar vermeniz...
Ne diyor Sarızeybek "Kurt Kapanı" adlı çalışmasında?
Bazı alıntıları aynen aktarıyorum:
"...krize konu olan Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıdır. ABD'nin işgali sonrasında böyle bir silahın Irak'ta bulunmadığı ortaya çıkmıştır. ABD'nin işgal için son gerekçesi küresel terörün Irak uzantılarına son vermektir. Demokrasi vaadiyle yola çıkan ABD, tıpkı İsrail planında olduğu gibi Irak'ı etnik ve dini temelde ayrıştırıp parçalamıştır. Parçalama stratejisi İsrail planı ile aynıdır: Şii-Sünni ve Kürt ekseni... Körfez Savaşı'nda Türkiye izlediği Erdoğan politikaları ile kaybeden taraf olmuştur. Bu husus, Genelkurmay Başkanlığı'nın değerlendirme raporuyla teyit edilerek tarihe not düşülmüştür. İkinci Körfez Savaşı'ndan da Türkiye yine iki nedenle zararlı çıkmıştır. Bir, coğrafyasına hapsolmuştur. İki, PKK çok büyük bir serbestlik kazanmıştır ve çok miktarda silah-malzeme, dağılan Irak ordusundan ele geçirilmiştir... "
Durak 1: Bu bölüm sonrası hemen soralım; sizce gerçekten Türk Genelkurmayı yürütülen "komşuların üstüne doğru genleş politikasından" şikâyetçi mi? 1992 yılında MGK Genel Sekreteri seviyesinde "Ortadoğu ve Orta Asya'ya doğru genleş" diyen Türk Ordusu "bugün gelinen noktadan" memnun olmayabilir mi?
Alıntılara devam edelim...
"...Türk Ordusu'nu altın kafese koydular, bir Erdoğan siyaseti vurdu, bir siyasetin medyası vurdu, bir de siyasetin terörü. Bilindiği gibi önce "Kürt açılımı" dediler, ardından "demokratik açılım", sonrasında "barış ve kardeşlik açılım"ı şeklinde çeşitli kavramlarla dile getirilen açılım. Yani Erdoğan siyasetinin açılımı aslında Dağlıca baskınıyla ortaya çıktı. Elinde halk iradesi adına tezkere olan hükümet, 21 Ekim 2007'de yaşanan baskına seyirci kalmış ve kaçırılan 8 Mehmetçik'in arkasından Türk Ordusu'nun gitmesine izin vermemişti..."
Durak 2: Bu olay Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesi olmuş ve özellikle ABD ile Türkiye arasında "Irak sorunu yaratmak" isteyen ülkeler tarafından "tezgâhlandığı" ortaya çıkmıştı. O günlerde Türkiye ABD'ye rağmen Irak'a çekilme tuzağına düşerek hareket etseydi; ABD, bugün yaptığı gibi kendi isteğiyle bölge denetimini Türkiye'ye bırakma eğilimine gelemeyebilirdi. Bugün durum çok açık: Amerika "Kürt Devleti projesinden" İsrail'in bastırmasına rağmen vazgeçti ve yeni proje, "Kuzey Irak'ın Türkiye'ye entegre edilmesi"...
Sevgili dostlar, "Belki ben yanlış görüyorum, onların dediği doğru olabilir" diyerek sizlere "karşı tezlerden" kısa bir bölüm aktardım ve kendi düşüncelerimi de not düştüm... Sizlere söyleyeceğim son bir söz var; her türlü tezi okuyun, dinleyin ama asla "yerleşik düzenin" "Bölündük-bittik-irtica geliyor" şarkısına eşlik etmeyin, kendinizi kaptırmayın! Bu ülke "büyük" hem de "çok büyük" olacak. İnanın, bekleyin ve güvenin. İnanarak sabredenler ulaşacaklardır...