Advertisement

Değerli dostlar, bugün 1 Mayıs, emeğin bayramı! Hepimiz emekçiyiz, hepimiz “küçükten büyüğe” SÖMÜRÜLENİZ!

Aslında “sömürü” sistemin özü. İnsan “annesinin, babasının” enerjisini-sağlığınıvarlığını transfer ederek “ayakları üstünde” durur, gelişir... Değerli dostlar, dönem dönem “sistemler değişir” devrimle hayata geçer görünse bile, ana yapı asla değişmez! Sistem “sömüren-sömürülen” birleşimi bir yapı olarak çalışır...

Çıkarımlar;

1- Binlerce yıldır, değişen “en küçük bir detay” yok! Her şey aynı!

2- Ülkelerde “devrimler” oluyor algılamasına da asla inanmayın! Petrol olan bölgeler bugüne kadar “diktatörlerin” kontrolünde soyuldu, şimdi “sistem” değişiyor ve “halklar” özgürleşerek “kredi borçlusu” yeni köleler haline geliyor. Bunun en güzel örneklerinden biri de ÇİN! İnsanlar şimdi daha özgür değil mi! Hepsi “almaya çalıştıkları” için kredi peşinde, hepsi potansiyel birer tüketici...

3- Başkalarının tanımladığı bir sistem içinde “paranızı basar, emeğinizi değerlendirir, doğal-insan kaynaklarınızı” kullandırırsanız, siz ancak “onların verdiği kadar” olursunuz! Dünya genelinde “1 Mayıs’ı sorgularken” yukarıdaki detayları çok iyi anlamak ve bütünü bu bilinçle sorgulamak gerekli...

4- Sistemi kuranlar- Sistemi yönetirler! 1 Mayıs “hepimiz için” bir dönüm noktası olsun ve bugüne kadar “bize ne yaptıklarını” anlamaya çalışalım!

Sonuç: Bayramımız kutlu olsun... Hepimiz “küresel sistemin” emekçileriyiz ve “onların kurduğu finansal çarklar” varlıklarımızı emerken, yine onların yarattığı-yarattırdığı “gündem” bizi oyalıyor! 1 Mayıs’a “vurmak-kırmakdağıtmak” değil “var olan yapıyı” kendimiz için düzeltmek amacıyla bakmalıyız...

Meydanları dolduracaklara bir soru: Türkiye sizlere istediklerinizi veremeyecek kadar ‘fakir’ bir ülke mi?
Asla değil! 1980 sonrasında da normal şartlarda hiçbir zaman “olmadı”, bundan sonra “çöken yerleşik düzen” gerçeği ve “yeni dünya düzeni içinde” fakir olması da mümkün değil... Değerli dostlarım, emeğin bayramını kutladığımız bu sabah, bazı tespitlerimizi sizlere aktarmak ve “kutlamaları” daha derin bir noktada sorgulama dinamiğine doğru kişisel çabam ölçüsünde itmeyi denemek istiyorum...

İşte bazı tespitler:

1- Bu ülke 1980 sonrası 1.5 trilyon dolar faizi “yerel-küresel” yerleşiklere öderken, kendi vatandaşının kullanması için demiryolu dahi yapamadı...

2- Neden? Küresel yerleşiklerin uzantılarının, “montaj harikalarını, benzin, yedek parça” satması için karayolu yapılması gerekiyordu da ondan! Bu düzenin “emrindeki” türettiği “yerleşik basın düzeni” varken, bunu kimsenin sorgulaması da mümkün değildi...

3- Ülkeyi kendi algılamaları çıkarımında “kurtaranlar”, işi siyasete-şiddete bularken, Türkiye’nin ve kendilerinin nasıl soyulduğunu “gözden kaçırdılar”! Kavganın özü “siyaset değil”, ekonomiydi ve musluğun ucu “içeriden dışarı” doğru akıyordu ve eskisi kadar olmasa bile hâlâ akıyor...

Sonuç: 1 Mayıs’ı kutlarken, her zaman düştüğümüz tuzaklara düşüp, birbirimize sarmayalım! Bizler “biriz” ve hepimizin tek bir çıkışı var; yerleşik küresel-yerel yapıyı kırmak-yok etmek ve bizim olana sahip çıkmak...

Not: Türkiye’nin sorunu “fakirlik” değil, değerlerimizi “başkalarının” bizim yerimize “kullanması” ve bizlere bir şey kalmaması! Türkiye bu yapıyı aşmalı, aşma yoluna girdi ve kesin aşacak!