Advertisement

SEVGİLİ dostlar, Başbakan Erdoğan’ın Makedonya ziyareti sırasında yanında olan gazetecilerden biri olarak “Arap Baharı” sonrası “Balkan Açılımı”nın detaylarını sizlere aktardım... Bu yazıda son 4 saat içinde Başbakan’ın özellikle yoldaki konuşmalarından not ettiğim üç cümleyi sizlerle paylaşacağım:

1 Türk Devleti ile Kandil ve/veya terör örgütü arasında yazılı bir “anlaşma-protokol” asla olamaz! Bunu kesin söylüyorum. “Anlaşma yapıldı, protokol var diyenler” doğru söylemiyor. Bunlar külliyen YALAN!

2 Alman vakıfları Türkiye’de bazı BDP’li ve CHP’li belediyelere açtıkları krediler üzerinden örgüte destek sağlıyorlar. Krediyi açarken işi de hangi firmaya vereceğini söylüyorlar. Konu hakkında devlet olarak çalışıyoruz, araştırıyoruz. Teknik takibe takılan birçok detay var elimizde. Not: “Hangi vakıflar” sorumuza şöyle cevap veriyor: “Araştırıp bulacaksınız, gazetecinin de işi bu!”

3 Devlet olarak bazı belediyelere verdiğimiz para nereye gidiyor? BDP’li belediyelere dikkatli bakın! Geçen yıl sadece Hakkâri için 17 trilyon TL gönderdik, kanalizasyon projelerine... Orada kanalizasyon dışarıdan akıyor! Para nerede? KCK operasyonlarına sadece “siyasi odaklı” diye bakanlar, detayları görsünler...

Not: “Belediyeler örgüte nakit para mı aktarıyor?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “İş yargıya intikal ettiği için şu an böyle diyemem; elde teknik takip, ihbarlar ve daha birçok bilgi var!” Bu konuşmanın bence en önemli detayı “Alman vakıfları” vurgusunda gizli! Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, üslubuna uygun olarak şunu söylüyor: Bazı Alman vakıflarının PKK’yı desteklediğini tespit ettik!

Sevgili dostlar, bu cümle çok önemli. Bu gerçeği hep bildik, hep konuştuk ama ilk defa bu kadar elle tutulabilir, dünya kamuoyuyla paylaşılabilir hale geldi... Sonuç: Ergenekon operasyonu ilk başladığından bugüne hep aynı cümleyi bu köşede ve TV’de kurdum: “Alman uzantısı bulunamadan bir yere gidemez.” Bu iddiam şimdi daha da güçlü. Bu ülkenin Başbakan’ı “Alman vakıflarıPKK” denklemi kuruyor ve bu ülkenin savcıları “PKK, Ergenekon kontrolünde” diyorsa... Bu bilgiler ışığında şimdi “Alman bağlantısı” tezini bir daha düşünün! Gazeteciler de bazen çok ama çok tuhaf oluyorlar!

BİRİNCİ sayfadan verdikleri habere bakın: “Amerika Türkiye’ye üç süper helikopter verecek!” Üç tane de yedek bağışlasın! Sevgili dostlar, Türkiye dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahip ve dünya ordularının önde gelen bütün markaları bugüne kadar satın alındı, ortak üretildi ve kullanıldı. Son olarak aldığımız ve “üretime geçtiğimiz” helikopterlerin tutarı 4 milyar doların üstünde! Böyle bir gerçek eşliğinde bakınca “10-30 milyon dolar arasında” değişen ve üçünün tutarı taş çatlasa 100 milyon dolar olan bu aletlerin “verilmesinin” neresinin haber olduğunu, neresinin tartışılmaya ve konuşulmaya değer olduğunu asla anlayabilmiş değilim. Son bir not da “Büyük olma yolunda giden Türk Devleti’ne”:

Lüksemburg, Türkiye’ye 1 milyon dolar hibe etti ve biz kabul ettik, yıllarca konuştuk, pişman olduk! Bu da yeni bir “Lüksemburg rezilliği” değildir de nedir. Dolarda çok sert müdahalelere hazır olun BİRİLERİ diyecek ki; müdahale olsun da görelim, bakalım piyasa bu denemeleri nasıl püskürtecek ve “müdahalecileri” nasıl dövecek! Sevgili dostlar, 2001 Türkiye’sinde olsak sonuna kadar haklısınız; Merkez Bankası konuya girse çok sert bir dayak yer ve “dışarı atılırdı”! Şimdi durum farklı, size şunu söylüyorum: Ortadoğu’ya, Balkanlar’a, Afrika’ya, İsrail’e müdahale eden Türkiye, şimdi aynı kararlılıkla “dolara” karşı duracak! Benden uyarması. Bana inanmayanlar ve “olmaz” diyenler, Erdem Başçı’nın son açıklamalarını çok dikkatli okusunlar!