Advertisement

Tarım Ürünleri Hububat, Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği (PAKDER ) Başkanı İsmet Aral, "1990'da 20 milyon dekar olan bakliyat ekim alanı yüzde 65 azalarak 24 yıl sonra bugün 7 milyon dekara gerilemiştir. Üretim ise yüzde 41 oranında düşmüştür. Üretim düşüşündeki birinci etken, 1994 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) bakliyat alım desteğinin kesilmesidir. İkinci etken ise Kanada ve ABD bakliyat üretimine 1990'lı yıllardan sonra çok önem verdi. Kanada'da özellikle yeşil mercimekte dünyanın bir numaralı üreticisi olmayı başardı" dedi.

PAKDER Başkanı İsmet Aral, bakliyat sektörünün geçmişten günümüze geldiği son durumu değerlendirerek, sektörün talep ve ihtiyaçlarını sıraladı.

Milli proje olan 'Havza Modeli'nin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Aral, "Bu model, bakliyat üretim artışına ivme kazandırmak açısından önemli bir fırsat. Sektörümüzü ilgilendiren en önemli konu üretimdir, bunun altını çizmek istiyorum. Yapılacak çalışmalar, kendine yeterlilik ve ihtiyacımız olan ihracat artışını getirecektir" diye konuştu.

"YEŞİL MERCİMEK'TE ÜRETİM YETERSİZ KANADA'DAN İTHAL EDİLİYOR"

2017'yi ürün ürün inceleyen ve son durumu aktaran Aral, "Bakliyat-Pirinç iç pazar sektör büyüklüğü 2017 yılı sonunda yaklaşık 5 milyar lira bakliyat ve 3 milyar lirada pirinç olmak üzere toplamda 8 milyar lira büyüklüğe ulaşacak" dedi.

2017 yılı nohut üretim rakamlarının düşüş gösterdiğne dikkat çeken Aral, "Bunun nedeni iklim ve hava şartlarının kurak geçmesi ve bunun sonucu tanelerde büyüme veriminin az oluşmasına sebep olmuştur. Daha çok iri nohut üretimi azalmıştır. Fasulye de üretimi geçen seneden daha az değildir. Kırmızı mercimekte üretim artmıştır. Yeşil mercimekte ise maalesef üretim artışı sağlanamamaktadır, Kanada'dan ithalat devam etmektedir" ifadelerini kullandı.

"BAKLİYAT ÜRETİMİNİ YILLIK 2 MİLYON TONA ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR"          

Bakliyat üretimini yıllık 2 milyon tona çıkarmak gerektiğini vurgulayan Aral, "Yıllar itibarı ile üretimi gerileyen bakliyata önem vermemiz ve üretimi yıllık 2 milyon tonlara çıkmamız gerekiyor. Ülkemiz bakliyat üretimi ve ihracatı 1990'lı yılların başlarında en üst düzeyine ulaşmıştı diyebiliriz. O yıllarda 750 bin ton ihracat gerçekleştirildi. Bugünkü cari fiyatlar ile yaklaşık 750 milyon dolar değerinde. O yıllardaki üretim ve ihracat yapımız devam edebilseydi bugün bakliyat ihracatımızda 750 milyon doları konuşuyor olabilirdik" dedi.

Bakliyat üretimindeki düşüşe dikkat çeken Aral, şunları söyledi: "1990'da 20 milyon dekar olan bakliyat ekim alanı yüzde 65 azalarak 24 yıl sonra bugün 7 milyon dekara gerilemiştir, üretimi ise yüzde 41 oranında düşmüştür. Üretim düşüşündeki birinci etken, 1994 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) bakliyatalım desteğini kesilmesidir. Daha sonra bakliyat üretimi maalesef yıllar itibarı ile azalma eğilimine gitmiştir. İkinci etken ise; Kanada ve ABD bakliyat üretimine 1990'lı yıllardan sonra çok önem verdiler. Alt yapı tohum ve toprak yapılarını hazırlayarak özellikle Kanada devleti yeşil mercimekte dünyanın bir numaralı üreticisi olmayı başardı ve yüksek verim sonucu maliyet fiyatlarının bizlerden daha ucuz olması ile piyasada söz sahibi oldu" diye konuştu.  

"ÜRÜN DESTEĞİNİN ARTIRILMASINI BEKLİYORUZ"      

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın her yıl ürün desteğini açıkladığını ve bu yılda ürün desteğini artırmasını talep ettiklerini söyleyen Aral, "2017 yılı desteği kilogramda 30 kuruş olmuştu. 2018'de bu desteğin arttırılması beklemekteyiz. Diğer taraftan, devletimizin alternatif destek imkanları ile üretimin cazip hale getirilmesi sektör için hayati öneme sahip" diye konuştu.

"EN BÜYÜK SIKINTI GEREKLİ MARJLARIN OLUŞTURULAMAMASIDIR"

Bakliyat sektöründeki en büyük sıkıntının gerekli marjların oluşturamaması olduğuna dikkat çeken Aral, "Pazarlama kanallarında bakliyat maalesef gerekli katma değerini sağlayamamaktadır, kârsız bir iş yapılmaktadır. Sektörün en büyük sıkıntısı gerekli marjları oluşturamamasıdır. Rekabet, pazarlamanın son noktasına kadar çok ağır şekilde devam ediyor" ifadelerini kullandı.

"DEĞİŞEN İKLİM ŞARTLARINA GÖRE TOPRAK YAPISINI GÖZETİLEREK ÜRETİM PLANLAMASI YAPILMALI"

Türkiye'nin değişen iklim şartlarına göre toprak yapısını gözeterek üretim planlaması yapması gerektiğini vurgulayan Aral, "Dünya nüfus artış hızı, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri, ekilebilir tarım arazilerin azalması gibi ana faktörler nedeni ile, dünyanın gıda konusunda arz talep dengesizliği yaşama ihtimalin büyük bir risk olabileceği, bugünden görülmektedir. Bu süreçte ülkemiz değişen iklim şartlarına göre, toprak yapısını gözeterek üretim planlaması yapması gerekmektedir. Dünyamız; 2050 yılında 9 buçuk milyar kişi sayısına ulaşacak, bu rakama ulaşırken gıda talebi en az yüzde 50 artmış olacak. Tarım ve gıdanın gelecekteki önemi konusunda daha güzel bir istatistik olduğunu zannetmiyorum" diye konuştu.