Advertisement

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Atalık, TÜİK'in açıkladığı "Bitkisel Üretim 1. Tahminini"ni yorumladı.

Atalık, rakamların 2018 yılında da bitkisel üretimde kendine yeterlilik açısından yeterli olmadığını ve ithalatın devam edeceğini savundu.

Atalık, buğday üretiminin 21,5 milyon tondan 20 milyon tona gerilediğin, ,fade ederek, "Gıda sanayinin en önemli hammaddesi olan buğday ithalatı 2017 yılında 5 milyon ton, 3,8 milyar TL olmuştur. Bu yılın ilk üç ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 148 daha fazla buğday ithal edildi ve daha şimdiden 1,6 milyar TL ödeme yapıldı. Yine aynı süreçte un ihracatımız 922 bin ton / 1 milyar TL`den, 815 bin tona / 944 milyon TL`ye geriledi" dedi.

"Mısır üretimi 5,9 milyon tondan 5,7 milyon tona geriledi. Gıda ve yem sanayinin önemli hammaddesi olan mısır ithalatı 2017 yılında rekor kırarak 2,1 milyon tona / 1,6 milyar TL`ye ulaştı" diyen Atalık, bu yılın ilk üç ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre 10 kat daha fazla mısır ithal edildiğini hatırlarak, şuana kadar 784 milyon TL ödeme yapıldığını söyledi.

Meralara gereken önemin verilmediği ve amaç dışı kullanıldığı için Türkiye'nin fabrika yeminin hammaddesi olan mısırda da artık net ithalatçı bir konumda olduğunu belirterek, hayvanların GDO`lu mısırlara mahkum edildiğini belirtti.

Çeltik üretiminin 900 bin tondan 940 bin tona yükseldiğini hatırlatan Atalık, "Çeltik ve pirinç ithalatına 2017 yılında 544 milyon TL ödedik ve karşılığında 348 bin ton alım yaptık. Üretimde yaşanan 40 tonluk artışın kendimize yeterlilik konusunda oldukça yetersiz olduğu görülmektedir" diye konuştu.

Atalık, bakliyat tarafındaki tabloya ise şu şekilde dikkat çekti: "Kırmızı mercimek üretimi 400 bin tondan 350 bin tona geriledi. Kırmızı mercimek ithalatı 2017 yılında 343 bin ton olmuş, 761 milyon TL ödenmiştir. Bu yılın ilk üç ayında ise ithalata 130 milyon TL ödeme yaptık. Kuru fasulye üretimi 235 bin tondan 239 bin tona yükseldi. Kuru fasulye ithalatına 2017 yılında 188 milyon TL ödedik ve karşılığında 43 bin ton alım yaptık. Önemli kuru baklagillerden kuru fasulye üretiminde de kendimize yeterlilik açısından aradığımızı bulamadık."

Gıda ve yem sanayi tarafından yaygın olarak kullanılan kritik ürün soyanın üretiminin geçen yıl olduğu gibi adeta yok hükmünde olduğunu kaydeden Atalık, Türkiye'de yaklaşık 2,4 milyon ton kullanım alanı olan soyayı 140 bin tonun üretebildiğinin altını çizdi. Atalık, "Geçen yıl soya ithalatına 3,4 milyar TL ödedik. Bu yılın ilk üç ayında ise ithalatına 720 milyon TL ödedik" dedi.

Tarım ürünleri İthalatında yağlı tohumlu bitkiler, ham yağ ve bitkisel yağlara en büyük ödemeyi yaptığımız dikkate alındığında ayçiçeği üretiminin büyük önem kazandığını kaydeden Atalık, "Ayçiçeği üretimimiz 1 milyon 964 bin tondan 1 milyon 952 bin tona geriledi. 2017 yılında 640 bin ton ayçiçeği ithalatına 1,3 milyar TL ödediğimiz göz önüne alındığında bu üründe de yeterlilik konusunda bir gelişme sağlanamadığı görülmektedir. Pamuk üretimi 882 bin tondan 936 bin tona yükseldi. Ancak önemli bir tekstil ülkesi olan Türkiye 2017 yılında 914 bin ton pamuk ithalatına 6,1 milyar TL ödedi. Bu üründeki 54 bin tonluk artış kendimize yeterliliğin oldukça gerisinde kaldı" dedi.

Sebze ihracatı içerisinde en büyük paya sahip domates üretiminin 12 milyon 750 bin tondan 12,6 milyon tona gerilediğini söyleyen Atalık, "2017 yılında 2,1 milyar TL`lik sebze ihracatımız içerisinde domatesin payı 1,1 milyar TL olmuştur. Geçen yılın ilk üç ayında 455 milyon TL olan domates ihracatımız bu yılın ilk üç ayında 398 milyon TL`de kaldı" dedi.

TÜİK verilerinde yüzü güldüren tek kalemin ise meyve üretiminin yüzde 6,2 artacağı olduğunu belirten Atalık, onda da üreticisinin hiçbir yıl emeğinin karşılığını bulamadığı fındıkta yüzde 14,1, meteorolojik şartlardan etkilenen kayısıda yüzde 23,9 azalış olacağını hatırlattı.

Atalık, "Çiftçi emeğinin karşılığını alamadığı için tarımsal üretimde arzu edilen artış sağlanamıyor. Çiftçi son 16 yılda Belçika'dan daha büyük bir tarım alanını, son bir yılda Zonguldak büyüklüğünde tarım arazisini işlemez oldu. İnatla üretmeye çalışan çiftçi ise yapılan her bir ithalat ile zora sokuldu. Tarım desteklerinden yararlanabilmek için çiftçi kayıt sisteminde kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyondan 2017 yılında 2,1 milyona geriledi. Tarım arazileri küçülür, çiftçi azalır, sistem üretmek yerine ithalata döndürülürken ziraat fakültelerinin sayısı ise adeta her ile bir fakülte mantığıyla artırılmaktadır. Sonuçta, 2018 yılı da tıpkı önceki yıllar gibi bitkisel üretimde kendimize yeterlilik açısından son derece başarısız bir yıl olarak tarih sayfalarına geçti" dedi.