Advertisement

Credit Suisse'in hesaplamasına göre dünya üzerinde toplam servet tutarı 263 trilyon dolara ulaşmış durumda.
15 yıl önce, yani 2000 yılında bu rakam sadece 117 trilyon dolardı.

Yani dünya üzerindeki servet, 15 yılda neredeyse ikiye katlandı.

MSCI Dünya Endeksi'nin piyasa değeri, Nisan sonu itibariyle 72.2 trilyon dolara çıktı. Yani bugünün hisse senetleri, 2000 yılında dünya üzerindeki toplam servetin yüzde 60'ına kadar ulaşmış durumda.
Hisse senetlerinde balonları, değerlemeleri, tarihsel ortalamaları konuşurken, bu noktayı da dikkate almakta yarar var.  

Peki bu nasıl oldu?

Aynı dönemde dünya ekonomisi büyümesini ikiye katladı mı?

Hayır.

Bu gelişim, sermaye piyasalarının önce kaldıraç kullanmaya başlaması, sonrasında bu kaldıracın yerini merkez bankalarının alması sayesinde oldu.

Aşırı sermaye birikimi, aşırı tasarruf, ülkelerin aşırı borçluluğu, onu finanse eden bankaların yüksek gelirleri... Bu gelirlerin geçmişte yatırım yapılmayan başta emtia olmak üzere birçok piyasaya aktarılması. Wall Street Journal'ın deyimiyle her şeyin daha fazlası.

Gazete, "Her şeyin tıkabasa olduğu" piyasaları şöyle özetlemiş:  

Aşkın sermaye, beraberinde birçok üründe imalatın fiziksel artışını da getirdi. Bugün Oklahoma Cushing'de petrol stokları 489 milyon varil ile rekor seviyede.

Önemli bölümü Çin'de olmak üzere dünya genelinde 110 milyon balya pamuk depolarda bekliyor. (1973'ten bu yana en yüksek seviye.)
ABD'de toplam dayanıklı tüketim malı stoku tutarı 413 milyar dolar ile 1992'den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
Çin'de satılmamış otomobil stoku zirvede ve bayilerde yaklaşık 2.5 yıldır satılamamış otomobiller bekliyor.

Talebi oluşturan şu anda ağırlıklı olarak Çin gibi görünüyor. Sadece Çin talebinin büyüdüğü bakır, benzin, kahve gibi emtiada hareketlilik var.

Bunun dışında S&P GSCI Emtia Endeksi'nde son 12 aylık düşüş %34.

İşin daha dikkat çekici yanı, bunca sermaye ve para fazlasına rağmen hane halklarının buna erişiminin sınırlı olması.

Servetin dünyaya eşit dağılımı söz konusu olmadı. Ticaret sınırları kalkmasına rağmen hane halkları bu refahtan aynı ölçüde fayda sağlayamadı.

Bunda en önemli rolü, ABD, Japonya ve Avrupa'nın büyük borçluluk oranları oynadı. Borçluluğu yüksek olan bu ülkeler, büyümeyi hane halkı harcamasına yayamadı.

Çin'in global ekonomiye adaptasyonu ve SSCB'nin dağılması, dünyada iş gücü piyasasına 1 milyarın üzerinde yeni insanın girmesiyle sonuçlandı.

İşgücü arzı bu kadar artınca, diğer ülkelerdeki maaş hadleri de sınırlanmaya başladı. Bu yüzden hane halkının alım güçleri servetler kadar hızlı büyüyemedi.

Dolayısıyla sonuç şu:

Dünyada her şeyden fazla fazla var.

Ama alacak kimse yok.