Advertisement

Ekonomik anlamda oldukça gergin geçen bir haftayı kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları ve açıklamaları ile kapattık. Çoğumuz Fitch'ten kredi notu indirimi beklerken, Standard & Poor's da devreye girdi ve beklenmedik bir şekilde not görünümünü negatife indirdi.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarının ekonominin söz konusu dönemdeki performansını ve durumunu bire bir yansıtmadığı açık. Elbette bu kuruluşların verdiği notlara, yaptığı değerlendirmelere bakarak karalar bağlamak ya da umutsuzluğa düşmek anlamsız. Ancak yine de sinirlenmeden önce söylediklerine bir bakmakta fayda var.

Not indirimine gittiği için söylediklerini şimdilik daha ciddiye almamız gereken Fitch'in Cuma gece yarısı yaptığı açıklamada gösterdiği nedenlere bir göz atalım;

*Siyasete ve güvenliğe ilişkin gelişmeler ekonomik performansı ve kurumsal bağımsızlığı zayıflatmakta. Siyasi ortam istikrar kazanabilir ancak önemli güvenlik sorunları devam edecek gibi görünüyor.

*Uzun süredir devam eden dış kırılganlıklara çözüm getirilememesi, TL'deki keskin düşüşte kendini göstermekte. Fitch finansal istikrara zarar verebilecek ya da bir ödemeler dengesi krizini tetikleyecek sistematik sorunlar beklemiyor, ancak özel sektör üzerinde hasar verici etki olacağını düşünüyor.

*Ekonomik büyüme 2016 yılının ikinci yarısında keskin bir şekilde düştü ve ülkenin son yıllardaki performansının oldukça altındaki bir hıza toparlanması bekleniyor. 2016 yılının üçüncü çeyreğindeki yıllık yüzde 1.8'lik daralmanın ardından bir yükseliş bekleniyor ancak bu, güvenlik ve siyasi koşullar ve kısa vadede para birimindeki değer kaybından kaynaklanan zayıf iç talep nedeniyle düşük kalacak.

*Bankalar yavaşlayan ekonomiden olumsuz etkilenmekte. Tahsili gecikmiş krediler düşük ve toplam kredilerin yüzde 3'ü seviyesinde istikrarlı. Ancak yeniden yapılandırılmış kredilerin (turizm ve enerji sektörleri dahil) hacmi arttı ve artan döviz maliyetlerinden kaçınabilmek için de  ilave yapılandırmalar muhtemel. Zayıf GSYİH büyümesi varlık kalitesi üzerinde de baskı oluşturdu.

Ekonomiye tarafsız ve soğukkanlı bir şekilde bakan hiç kimse bunların tümünü yanlış deyip bir kenara atamaz. Atmamalı en azından.

Ekonomik anlamda işlerin yolunda gitmediği dönemlerde kimden gelirse gelsin uyarılar ciddiye alınmalı ve üzerinde hassasiyetle durulmalı.

Atılan adımların ve yapılan açıklamaların fazla etkili olmadığı ve en azından ekonomik göstergelere yansımadığı açık. Enflasyon, kur, faiz ve işsizlik yükseliyor, güven düşüyor.

Kritik bir referandum öncesi hükümetin ekonomik alanda kısa vadede kamuoyu üzerinde olumsuz etkileri olabilecek yapısal reformlara gitmesi zor. Ancak yine de durumun farkında olunduğu açıklanıp, yapısal sorunları çözmeye yönelik adımların  kısa zamanda atılacağı söylenerek bir başlangıç yapılabilir.

Aksi halde bizler kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarını, açıklamalarını ya da bunların zamanlamasını eleştirmek yerine bambaşka konuları konuşacağız; hızla yükselen enflasyon, yüzde 20'lere yönelen işsizlik oranı, artan iç borçlanma maliyetleri, sertleşen kur yükselişleri ve elbette iç huzursuzluklar. Yani ekonomik bunalım.