Advertisement

Küresel piyasasalarda gündemdeki hızlı değişikliklerle birlikte beklentiler de hızla değişiyor. Küresel merkez bankalarına ilişkin beklentiler de bundan payını alıyor.

Avrupa, İngiltere ve ABD ekonomilerindeki iyileşmelerin daha somut hale gelmesi ile birlikte, enflasyon istenildiği kadar hızlanmasa dahi, küresel politika yapıcılar, para politikalarının sıkılaştırılmasından daha fazla söz eder oldu. Avrupa Merkez Bankası teşvik programının daraltılmasından bahsederken, enflasyonun hızlanması ile birlikte İngiltere Merkez Bankası da birkaç ay içinde sıkılaştırmaya gidebilir.

Ancak dikkatlerin asıl toplandığı yer Fed.

Dünyanın en büyük ekonomisi olmasından dolayı, ABD'de para politikasındaki değişiklik, domino misali diğer ekonomileri de etkiliyor.

Politika yapıcılar kasırgalar ve Trump kaynaklı siyasi sorunlardan dolayı ABD ekonomisine ilişkin kuşkular olmasına karşın, ABD ekonomisindeki iyileşmeden genel anlamı ile memnun. Ancak asıl sıkıntı enflasyondaki durgunluktan kaynaklanıyor.

Perşembe günü açıklanan tüketici enflasyonu verisinin beklenenden iyi çıkması ve ılımlı ekonomik büyüme beklentileri, Fed'in bu yıl faiz artırımı olasılığının yeniden yükselmesine neden oldu.

Gözler, tüm dünyada ve içinde bizim de yer aldığımız gelişen ekonomilerde para akışını etkileyebiledek olmasından dolayı Fed'de.

Bir yanda ABD Başkanı Donald Trump'ın bir türlü ekonomik ajandasını uygulamaya koyamamasından dolayı ekonomik büyümeye yönelik kuşkular ve enflasyonun bir türlü hedef seviye olan yüzde 2'ye kalıcı biçimde ulaşamaması, diğer tarafta uzun süre aşırı düşük faizin yaratcağı bozulmalar, 4.5 katrilyonluk boyuta ulaşan Fed bilançosu ve ılımlı ekonomik büyüme.

Bakalım hangisi daha ağır basacak ve Fed'in bu yıl faiz artırımına gidip gitmeyeceğine ilişkin kritik soru nasıl yanıtlanacak?