Advertisement

Dünkü, Arjantin-Nijerya maçını izledikten sonra, bir yazı yazmak farz oldu.

Arjantin'in "ölüm grubu"ndan(ne demekse) çıkması için mutlak galip gelmesi gerekiyordu; geldi nitekim. Ben, maçın başından sonuna bir ilahi sürecin işlediğini düşünüyorum. Böyle düşünmeyenleri yazının sonunda ikna edeceğim, sabredin.

Maradona, 1986 Dünya Kupası'nda ki o zaman VAR, YOK'tu; topu bildiğiniz eliyle kepçeleyip kaleye indirdi ve Arjantin "mutlu son"a ulaştı. Yıllar sonra Maradona'ya bu golü sordular; bütün samimiyetiyle (kokaini fazla kaçırdığı için de olabilir) gerçeği aktardı: "O goldeki el benim değil, Tanrı'nın Eli'ydi" dedi.

Dün bir kez daha Tanrı'nın Eli devredeydi.

Biraz geriye gidelim. Küba Devrimi'nin ve tüm devrimcilerin ikonası Che, "Küba ile ABD ne zaman anlaşır" sorusuna, "Bir gün ABD Başkanı bir Siyahi, Papa da bir Arjantinli olursa, iki ülke barışabilir" diye yanıt vermişti. Nitekim, Obama geldi, Arjantinli Papa Francis seçildi, Castro öldü, Raul Castro çekildi, şimdi ABD ile Küba barışma yolunda. Bu Tanrı'nın Arjantin'in şans yolunu açan birinci kilometre taşıydı. Yani, Tanrı bir süreliğine Arjantin'in yanında yer alacak.

Papa Francis biliyorsunuz Cizvit. Papa Francis Arjantinli ve tarihte ilk kez bir Papa ölmeden görevden çekildiği için atandı(Bu şans tombalada bile olmaz) Papa Francis, İsa'nın cemaatini doğrudan temsil eden bir tarik'ten geliyor. Fransisken rahipler, bir lokma, bir hırka yaşayan katoliklerdir. Onları, Umberto Eco'nun Gül'ün adı romanından ve bu romandan uyarlanan filmden hatırlıyorsunuz. Tepelerindeki saçları kazıtıp, yanlardan ve enseden uzatarak Hz. İsa döneminin yaşama değerlerinden kopmadıklarına işaret ediyorlar. Bir tür Asr-ı Saadet yaşantısı... Başlarına, kahverengi şeker torbalarının bir ucu kesilmiş cübbeyi geçiriyorlar. Cübbesizlik bir anlamda. Kutsal saydıkları yerlere yürüyerek varıyorlar, ne kadar uzun olursa olsun yol. Çünkü, Fransisken Tariki'nce "yürümek, insanın içine yaptığı yolculuktur."  Uzun, ince ve ıssız bir yolda birkaç saat yalnız başınıza yürüyün, ne dediğimi anlarsınız.

Arjantin'li Papa el verdiği için, dün bir kez daha Tanrı, Arjantin'in yanındaydı.

Messi, ki bir tür azizdir kendisi, ilk golü attı ve Arjantin rahatladı. Sonra, Nijerya'nın golü geldi. Tüm Arjantin oturup Tanrı'ya yakardı. Tanrı o kadar Arjantin'in yanındaydı ki, ceza sahası içinde Arjantinli Rojo'nun eliyle indirdiği topu Cüneyt Çakır VAR'da, YOK kıldı ve penaltıyı vermedi. Durum 1-1 hala. Ama Tanrı'nın sayacı çalışıyor... Arjantin ve Papa Francis dua seansında hala... Tüm Arjantin ve Papa "Bu skor Arjantin'e yetmiyor Tanrım görmüyor musun" derken Tanrı'nın Eli devreye girdi ama bu kez -biraz- dolaylı...

Arjantin'i gruptan çıkaracak golü Rojo attı.

Şimdi, Rojo'nun ilahi geçmişine bakalım:

Bu gol, Rojo'nun dünya kupalarında Arjantin adına attığı 3 nadide golden biri...  Evet, Rojo sadece 3 gol attı bugüne kadar... Ama bakın kader ağlarını nasıl örmüş: Rojo'nun attığı bu 3 golün 2'si Nijerya'ya karşı ve her iki gol de Arjantin'e galibiyeti getirdi. Amen...

Hadi, gelin "Tanrı'nın Eli Arjantin'e değmedi" deyin.

İlgilenenler için not: Rojo, İspanyolca'da "Kızıl&Komünist" anlamlarına geliyor.