Advertisement

25 Mayıs tarihinde Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu seçimleri yapılacak. 28 üye ülkenin oy kullanacağı bu seçimlerde AB Parlamentosu büyük ölçüde yenilenmiş olacak. Bu seçimlerin sonucu büyük oranda AB'nin bundan sonraki oyun planı üzerinde etkili olacak. İlk tahminlere göre Fransız ve Alman Sağ partilerin ağırlıklarını koyması sonucu aşırı uçlar olarak adlandırılan sağ ve sol partilerin AB Parlementosu içindeki payı % 30'ları bulacak gibi gözüküyor. Bu oran AB'de alınacak kararların akibetini değiştirmemekle beraber ilerisi için ipuçları da vermiyor değil.  Bundan sonra AB'de genişleme kararları başta olmak üzere, herhangi bir AB üyesi için Yunansitan'ın yaşadığı gibi kurtarma ya da Rusya'ya ekonomik yaptırım uygulama kararlarını almak hiç kolay olmayacak.

Her seçim AB'de işleyişi biraz daha zorlaştırıyor

AB'nin ağır topları olan Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkelerede merkez partilerin oy kaybettikleri görülüyor. Belki Almanya'da Merkel ekonomik başarısı sayesinde bu genellemenin dışında kalıyor gibi gözüküyorsa da, AB içinde çevre ülkelere uygulanan teşvikler ve ekonomik zorluklar birçok lideri zorluyor. Fransa'da Ulusal Cephe'nin yükselişi, İtalya'da Bebbe Grillo'nun aldığı oy oranları zaten bunu destekler durumda.

AB'nin Ukrayna konusunda tek vücut , tek ses olamaması hali hazırdaki karışık yapısından kaynaklanıyor. AB'nin Rusya konusunda ABD'nin ortaya koyduğu gibi net bir tavır koyamıyor olması, üye her ülkenin kendi ekonomik önceliklerini öne çıkarmasından kaynaklanıyor. Bu seçimler sonrasında işlerin daha da sarpa sarması mümkün. AB içinde artan milliyetçilik ve anti Amerikan akımların güçlenmesi, Rusya karşısında AB'nin elinin kolunun bağlanmasına neden olacak.

Rusya Çin'e yaklaşıyor

Rusya açısından AB'nin mevcut durumu "memnuniyet verici " olsa da, diğer yandan alternatif piyasalar ve müttefikler arama konusunda boş durmuyor. 1950'lerde politik olarak ayrı kamplara düşümüş ve o günden beri de pek yıldızı barışmayan 2 dev, Rusya'nın batı ittifakı tarafından yaptırımlarla cezalandırılması ardından yakınlaşmaya başladı. Kısa bir süre önce ABD Başkanı Obama'nın Asya turunda Çin'in ezeli rakipleri G.Kore ve Japonya'ya yağptığı ziyaretler ve yapılan açıklamalar Çin'in hoşuna gitmemişti.  ABD'nin Asya'daki ülkeleri içine alarak yaptığı TTP (Trans Pasific Partnership) ticaret paktı, Çin'in izole edilmesine neden olacak. Dolayısı ile Çin de ABD'ye karşı yeni bir oluşuma sıcak bakıyor.

Rusya'dan Çin'e yeni boru hattı

Bu iki ülke arasında oluşacak iş biriğinin en büyük meyvesi yapılacak boru hattı ile Rus gazının Çin'e ulaştırılması olacak. Bu hafta Putin'in Çin ziyaretinde bu konuda ilk imzalar atıldı. 2020 tarihinden önce hayata geçmesi mümkün olmasa da 70 milyar $'lık yatırım sonucu ortaya çıkacak bu hat, hem gaz hem de petrol açısından Çin'in enerjide ABD güdümünden çıkmasına neden olacak.

Diğer yandan iki ülke arasında toplam ticaret hacmi 90 milyar $ seviyesinde. Rusya'nın ABD ile ticareti 30 milyar $, AB ile ise 450 milyar $ seviyesinde. Dolayısı ile Rusya'nın bir kalemde AB'yi göz ardı etmesi mümkün değil. Ancak önümüzdeki 10 yıl içinde Rusya hem batı hem de doğu ile daha dengeli bir ticaret bağı kuracak gibi gözüküyor.

Sonuç?

AB'nin giderek hantallaşan ve karmaşık hale gelen yapısı etrafında olup bitene etkisi azalıyor. Yani politik olarak gücü azalıyor. Ancak hala ekonomik olarak çok büyük bir güç. Türkiye olarak bizim de resme bu çerçevede bakmamızda fayda var.