Advertisement

Avrupa Merkez Bankası (ECB)'nin faiz kararı perşembe günü açıklanacak. Hafta başından beri gündemde. Avrupa'da dün açıklanan birbirinden kötü PMI verileri var. Hayal kırıklığı. Beklentinin üzerinde gelen 46 puan ile sadece Fransa'nın PMI'ı. Fakat o da 50 eşiğinin altında. Almanya ve İspanya 50'nin hemen üzerinde olsa da beklenenden daha düşük seviyede.

Gelelim ABD'de. ABD'de dün piyasalar tatil sebebi ile kapalıydı. Beklentide şöyle bir durum çıkıyor ortaya, çok şanslı bir dönemde FED "tapering"ini tamamlıyor.

Şanstan kastım ise şu: Fed, "tapering" yapıyor, aylık 85 milyar dolar tahvil alımını tıkır tıkır azaltıyor. Normal şartlarda bu sürenin sonunda faizin artması beklenir, değil mi? Ama öyle olmuyor. Çünkü tapering'i azalttığı ve "Ne olacak, bu faizleri kim alacak?" denilen yerde özellikle son 2 ayda ECB Başkanı Mario Draghi öyle bir beklenti oluşturuyor ki "parasal genişleme" sesleri daha dinmeden yeniden yükseliyor. 

Diyor ki  Draghi, "Merak etme kardeşim, ben bir parasal genişleme yapacağım ve bu parasal genişlemede dünyada yüksek faiz ne bulunursa o alınacak."

5 yıllık Amerikan tahvili ile 10 yıllık Amerikan tahvili arasındaki fark, tüm zamanların görülmüş en düşük farklarından bir tanesi. Neredeyse yatay. Normal şartlar altında 5 yıllık ile 10 yıllık arasında bu kadar düşük bir fark olması mümkün değil.

Gelişmiş ülkelerdeki bütün 10 yıllık tahviller bir buçuk aydan beri -özellikle Jackson Hole'da iyice şekillenmesiyle- neyi fiyatlıyorlar? "Draghi çıkacak ortaya, inanılmaz bir hareket yapacak, Yellen'ın bayrağı bıraktığı yerden alıp tekrar piyasaları önüne katacak" beklentisi fiyatlanıyor. Peki bu bizlere yani gelişmekte olan ülkelere uğruyor mu, uğramıyor. Hindistan'a, Türkiye'ye, Çin'e, Brezilya'ya, Güney Afrika'ya uğramıyor. Göreceli olarak ufak tefek faizlerde alımlar var. Ama sadece gelişmiş ülkelerin piyasasında, gelişmiş ülkelerin dünyasında...

Bir Draghi etkisi ile herkes rekor düşük faizlerin peşine takılmış gidiyor ve Avrupa'daki şu gerçekler görünmezden geliyor:

1 - Avrupa'nın birinci ülkesi Almanya'nın büyümesi 2 dönemdir aşağı gidiyor. Almanya'nın yüzde 1.2'ye kadar gerilmesi ve muhtemelen 3 - 4. çeyreklerde yüzde 1'lerin altına inmesi beklenen bir büyümesi var.

2 -Fransa'nın büyümesi yüzde 0'ların etrafında dolaşmaya devam ediyor.

3 - İtalya ise yüzde 0.4 ile resesyonda.

4 - Avrupa'nın genelinin enflasyonu yüzde 3'ün altına düşmüş vaziyette.

5 - Bununla birlikte İspanya'nın diplerden gelerek yüzde 0.4'e çıkan bir büyümesi var. Bu işten tek karlı çıkan İspanya. Bir ara 2012 -  2013'te yüzde 2.1'lere kadar daralan İspanya büyümesini alıp yüzde 0.3 - 0.4'lere kadar getirmiş vaziyette.

Piyasalarda ciddi bir beklenti oluşuyor. Fakat bununla birlikte "Draghi bir şey yapamaz, sadece çok büyük laflar etti." diyenlerin sayısı da azımsanamayacak ölçüde. Yani Draghi Jackson Hole'da "Ben öyle bir laf edeyim ki hem beklentileri çok artırayım hem de Avrupalı liderler bunun içerisinde kendileri geri adım atamasın" düşüncesi ile konuşmuş olabilir.

Almanların bu konuda ne yapacağı, neye ne kadar izin vereceği de çok önemli. Almanya çıkıp da "Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı'nın görev tanımında karşılıksız para basmak gibi bir konu yok, bunu yapamazsın!" derse ki diyor, ne yapacak Draghi?

Buradan yola çıktığımızda, bu resmi baz aldığımızda acaba Draghi'nin eli ne kadar kuvvetli? Draghi, acaba Almanya'yı ne kadar ikna edebilir? Acaba Almanya; İspanya'ya, Fransa'ya ve İtalya'ya güvenip de onların para harcamasına izin verebilir mi?

Zor.