Advertisement

Haftasonu yapılan G-20 zirvesinde her ne kadar gündemi "Putin" çalmış gibi gözükse de liderlerin ajandasındaki en önemli konu başlıklarından biri "resesyon" korkusuydu.

Merkel ve Cameron'un küresel ekonomilerde son dönemde artan yavaşlamaya dikkat çekmesi ve önlem alınmazsa yeni bir "resesyona" gidilebileceği açıklamaları G-20 sonrası "ekonominin" 1 numaralı gündem maddesi olacağını söylüyor sanırım.

Sonuç bildirgesinde % 2.1 Büyüme Hedefi

Dünya GSMH'sının % 85'ini oluşturan G-20 liderleri yerel ekonomilerde işlerin yolunda gitmediğini söylüyor. Belki ABD'yi dolayısı ile Obama'yı bu resmin bir parça dışında tutabiliriz. Seneler sonra % 2.5 'ların üzerine çıkardığı büyüme ile resesyon korkusunu en az hisseden ülke ABD olunca, Obama zirvede daha çok Ukrayna, Putin, küresel ısınma ve terör konularını getirdi. Diğer liderlerin de bu konularda söyleyecekleri vardı elbetama onlar ısrarla konuyu "küresel ekonomide toparlanma ihtiyacına" taşıdılar ve böylece sonuç bildirgesine önümüzdeki 3 yıl sonunda küresel GSMH'ye 2 trilyon dolarlık ek sağlanacak yani yıllık ortalama % 2.1 'lik bir büyüme vaat ettiler.

Bu büyüme nasıl sağlacak? Bugün itibariyle teknik resesyona giren dünyanın 3. büyük ekonomisinin sahibi  Japonya ve 2014'de % 0.4 2015'de % 1 büyümesi beklenen dünyanın en büyük ekonomik birlikteliği olan Euro Bölgesi'nin % 2.1'lik hedefe ne kadar katkı vereceği tartışılır.

Yine de sonuç bildirgesine girmiş olması önemli.

-Serbest Ticaret Bölgeleri Önemini artırıyor

Aslında zirvenin en can alıcı kısımlarından biri ülkelerin bir yandan kollektif bir kurtuluş planlamaları, diğer yandan da irili ufaklı serbet ticaret anlaşmaları imzalayarak kendilerini garantiye alma çabalarıydı. Merkel'in AB ile ABD arasına imzalaan Serbest Ticaret Bölgesi (Free Trade Agreement) Anlaşması'nın "hızlandırıalım" çağrısını bu gözle okumak lazım.

Diğer yandan hemen zirve öncesi APEC toplantıları sırasında, ABD'nin 11 Asya ülkesi ile kurduğu Trans Pasific Partnership (TTP) çalışmalarını hızlandırması da buna bir başka örnek.

G20 zirvesi boyunca yeni ticaret anlaşmaları da imzalandı. Ev sahibi Avusturalya ile Çin arasında imzalanan, Avusturalya'nın canlı hayvan, süt ürünleri ve kömür, demir cevheri ve diğer emtia ürünlerini Çin'e daha rahat satabilmesini sağlayacak olan bu anlaşama ile iki ülke arasındaki ticaret artacak.

-Ekmek artık aslanın midesinde

Görüldüğü üzere basılan onca paraya, kurtarılan onca şirkete ve ülkeye rağmen küresel ekonomide hala resesyon korkusu var. Özellikle büyük ekonomilerde Japonya ve Euro Bölgesi başta aolmak üzere bu kaygı daha sert yaşanıyor. Bu noktada artık hepimiz aynı gemide değiliz. G-20 zirvesi çok net gösterdi ki artık herkes başının çaresine bakıyor.

-Türkiye ne yapıyor bu konuda?

Maalesef çok fazla bir şey yapmıyoruz. AB ile devam eden "Gümrük Birliği"miz var ve toplam ihracatımızın % 40'ına yakın kısmını AB'ye yapıyoruz. Ancak AB ile ABD arasında yeni yapılan "Serbest Ticaret Anlaşması"na dahil olamıyoruz. 17 ülke ile yürüttüğümüz STA anlaşmamız var. Bunlar toplam ihracatımızın sadece % 9'unu oluşturuyor. Asya'da kayda değer bir iş birliğimizde yok. Ortadoğu, K. Afrika ve Rusya'nın da durumu ortada olduğuna göre bizim elimizdeki pazarlara sahip çıkmamız çok önemli. Özellikle de Avruya'ya. Resesyonun yakınında dolaşmış olsa da 17 trilyon $'lık büyüklüğü ile Euro Bölgesi bizim için her zaman yeterince büyük ve yeterince önemlidir.

Avrupa'ya başka ne satabiliriz? Katma değer yaratan ürün üretebiliyor muyuz? Eğitim sistemizimiz buna uygun mu?

Bu konulara da bir sonraki yazıda değinelim.