Advertisement

 

Parti bozucu olmak  kimsenin pek istediği bir sıfat değildir.  Yabancıların çok kullandığı bu sıfat genel anlamda “ insanların eğlencesini  yaptığı bir eylem  yada söylediği bir ifade bozan “ anlamında kullanılır . Bizde ki “oyunbozanlık”  ifadesine yakındır.  Peki biz ne ? Dediğinizi duyar gibi oldum.  O zaman açıklıyorum ; Mario Draghi tam bir oyunbozan!

Draghi’nin son 2 yıllık ECB macerası

Avrupa Merkez Bankası’nın cengaver Başkanı, eski İtalyan Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi ya da piyasalarda çağrıldığı gibi tanıtacak olursak “ Süper Mario” bilindiği üzere 2011 yılından beri görevinin başında. Hadi biraz daha hafızaları tazeleyelim. 2015 yılının başında Draghi aylık 60 milyar Euro tutarında olacak ve  Euro Zone’daki ülkelerin devlet tahvillerinin alımından ibaret 18 aylık bir “QE” parasal genişleme politikası yapacaklarını açıkladı. Bununla yetinmedi faizleri kısa süre içinde yüzde 0’a indirdi.  Analistler bu süreçte toplam 1.1 trilyon € ‘luk varlık alımı yapılacağı hesaplanmıştı. Ancak daha süre dolmadan,Mart 2016’da Draghi aylık alım miktarını 80 milyar €’ya artırıp , programa şirket tahvillerinin alımını da ekledi.  Draghi’nin en son hamlesi ise Nisan ayında geldi.  Parasal genişlemenin 2017 sonunda kadar devam edeceğini belirten Draghi, aylık alımları yeniden 60 milyar € ‘ya indirdi.  

Bugün gelinen nokta

Avrupa Merkez Bankası geçen 2.5 yılda bilançosunu ikiye katlayarak kabaca 4.2 trilyon €’ya ulaşmış vaziyette.  Sene sonunda bu hızla gidilecek olursa  4.5 trilyon €’ya ulaşacak. Bu durumda da Japon Merkez Bankası’nı da geride bırakarak en büyük bilançoyu taşıyan merkez bankası olacak.  Son tahlilde şirket tahvillerinde alımı mümkün olduğu için, AMB’nin bilançosunda 2017 sonunda yaklaşık 700 milyon €’luık ortalama yüzde 2.5 faizle duran şirket tahvili stoğu olacak. Diğer tarafta ise 1.8 trilyon Euro büyüklüğünde ortalama vadesi 8 yıl olan faizi ortalama yüzde 1.5 bandında kalan Euro Zone ülkelerinin tahvilleri bulunuyor.

Birde gelin AMB’nın bu agresif tahvil alımlarının piyasaları nasıl etkilediğine bakalım. AMB’nin her ay düzenli ülke tahvili alacağını açıklaması, Euro Zone’da bulunan bu ülkelerin tahvillerinin ikinci piyasada kapış kapış gitmesine neden oldu. Bu durum çyle bir çılgınlık haline geldi ki ; ortalık eksi faizli ülke tahvillerinde geçilmez oldu. Haziran başı itibariyle baktığımızda mevcut Alman tahvillerinin yüzde 66’sının faizinin ekside olduğunu görüyoruz.  Alman Bund getiri eğrisinde pozitif faiz ilk 7 yıl boyunca yok. Bir başka örnek ise İtalya.  AMB’nin  Almanya ve Fransa’nın ardından en fazla tahvil alımı yaptığı ülke. Oradaki oranlar Almanya kadar etkileyici değil. Ancak AB’nin sorunlu çocuğu İtalya’da bile devlet tahvillerinde  2 yıla kadar olan vadelerde faiz negatif. İtalyan ülke tahvillerinin bile yüzde 16’sı negatif faiz ile işlem görüyor

Draghi “ Artık tamam” dedi mi?

Yazının başında bahsetmiştim.  Son 2.5 -3 senedir başta Euro piyasası olmak üzere yarattığı suni iyimserlikle bütün piyasaları “şaha kaldıran” Mario Draghi yakın zamanda şok bir açıklama yaptı. AMB başkanı artık Euro Zone için deflasyon kaygısının yersiz olduğunu ve bilançonun normalleşme zamanın yaklaştığını ifade etti.  Draghi ; EuroZone da büyüme beklentilerinin yüzde 2 ye doğu ivmelendiğini enflasyondaki yavaş toparlamanın sebebinin ise düşük emtia fiyatları olduğunu ifade ediyor. Kısaca “bu sene sonu parasal genişlemeyi bitiriyorum , benden bu kadar “ diyerek  partiyi bozuyor.

 

 Bundan sonra ne olacak?

Draghi’nin bu şok açıklamaları ardından bütün Avrupa’da faizler hızla yukarı gelmeye başladı.  10 yıllık Alman tahvillerinin faizi 2 günde 16 baz puan birden artık yüzde 0.4’a kadar yükseldi. Hatırlatalım 2015 başından bu tahvil faizleri zaten yüzde 0.6’lar seviyesindeydi . Ancak asıl kaygı AB’nin problemi çocukları Portekiz, İtalya ve İspanya tahvillerinde yaşanacak. Buralarda da  açıklamanın ardından 2 gün içinde 20-25 baz puanlık artışlar yaşandı.

Ancak konu bu kadar basit değil.  AB ülkelerinin tahvil faizleri 30-50 baz puan yükselirse, ihraççı ülkeler için dünyanın sonu olmaz. Diğer yandan bu tahvilleri portföylerinde tutan ve günlük olarak kar/zarar ( marked to market) yapmak durumunda olan fonlar, bankalar için büyük sıkıntı olabilir.  Örnek vermek gerekirse Draghi’nin açıklaması öncesi  yüzde 0.24 faizden portföyünde 100 milyon euro’luk Alman 10 yıllık tahvili bulunduran bir fon, son 2 gün içinde 16 baz puan faiz artışı sonrasında  kar/zar hesabı yaptığında 1.4 milyon Euro zararda olduğunu gördü.  Bu zarar kulağa çok gelmeyebilir. Ancak “100 milyon Euro değerindeki bahsi geçen portföy yıllık yüzde 0.24 faiz ile yılda ancak 250 bin Euro faiz ( carry) kazanabiliyordu “ dersek belki oluşan zararı daha net anlatabiliriz.

Kısaca sabit getirili tahvil piyasasında işlem yapanlar için çok ama çok sıkıntılı günler başlıyor