Advertisement

Öncelikle Cuma gününden beri ekranlarda gördüğümüz deprem anında ve arkasından tsunami sırasındaki görüntüler, insanoğlunun 21. yüzyılda dahi doğa felaketleri karşısında ne kadar aciz kalabildiğini bize bir kez daha hatırlattı. Japonya gibi teknoloji ve deprem konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri dahi olsanız 9 şiddetinde bir depreme karşı yapabilecekleriniz sınırlı kalabiliyor.

Diğer yandan hayat devam ediyor ve dünya piyasaları Pazartesi sabahı itibari ile depremin Japon ve dünya ekonomilerine olası etkilerini araştırmaya başladı. 1995 Kobe Depremi'nin Japon ekonomisine 450 milyar dolarlık bir maliyeti olmuştu. Bu seferki depremin ise merkez üssünün daha düşük sanayileşmeye ev sahipliği yapması nedeniyle maliyetinin 175-200 milyar dolar arasında bulunması bekleniyor. Bu rakam Japon GSMH'sinin % 3'ünü oluşturuyor. Yani maliyet açısından daha düşük bir zarara yol açan 2011 depremi ilk bakışta Japonya’nın daha rahat atlatabileceği bir doğa afeti olarak gözükse de, Japon ekonomisinin 1996 Kobe depreminden daha zayıf olması en büyük sorun.

Borç / GSMH oranı % 200 ile dünyanın en borçlu ülkesi durumundaki Japonya'nin depremin yaralarını sardıktan sonra bu oranın % 220 seviyesine çıkması bekleniyor.  Diğer yandan 2010 yılı ortalama % 1,6 büyüme ile gelişmiş ülkeler arasında son sıralarda gelen Japon ekonomisinin bu borç sarmalı ile nasıl başa çıkacağı piyasaları endişelendiriyor.

Dünya piyasalarına ilk etkileri ise emtia fiyatlarında sert düşüşler şeklinde gözlemlendi. Dünya ekonomilerinde büyümenin negatif etkileneceği endişesi ile  petrol fiyatları % 4 geriledi ve 100 doların altına sarktı. Buğday fyatları % 2,2 düştü  bakır fiyatları ise % 3 geriledi.

Bu noktadan sonra Japonya yaralarını sarmaya çalışırken dünya piyasalarında sorulan soru şu olacak; bir yandan Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki gerginlikler, diğer yandan faiz artışları ve şimdi de deprem faciası dünyadaki risk iştahını nasıl etkileyecek?