Advertisement

Uluslararası Para Fonu IMF, 2011 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nu geçenlerde  yayınladı. Raporda genel olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki iki farklı hızda toparlanmanın sürdüğüne dikkat çekilirken, bu dengesiz büyümenin 20111 ve 2012 boyunca da devam etmesi bekleniyor. IMF 2011 yılında küresel ekonominin % 4,4, 2012’de de % 4,5 büyümesini bekliyor. Ancak bu büyemenin dünyaya eşit dağılmayacağı konusunda uyarısını net bir şekilde yapıyor.

IMF’nin ABD ekonomisi hakkındaki tespitleri gerçekten çok etkileyici. Artan petrol fiyatlarının ABD'nin zaten kırılgan ekonomisini çok zorlayacağını düşünen IMF, daha önce % 3 büyüme beklentisini % 2,8'e düşürdü. Üstelik IMF'nin 2011 için ortalama petrol varil fiyatı tahmini 108 dolar seviyesinde. IMF'nin hesaplarında kullandığı petrol fiyatı, Brent ve WTI petrol fiyatlarının kabaca ortalaması kabul edilen sepet petrol fiyatı. Yani IMF şu an 125 doların üzerinde işlem gören Brent petrolü ve 108 dolar seviyesindeki WTI petrolünün oluşturduğu sepetin 2011 ortalamasında 108 dolarlar seviyesinde kalmasını bekliyor. Aksi olursa ABD büyüme rakamının birkez daha aşağıya revize edilmesi kaçınılmaz olacaktır.

ABD’nin piyasalardan son 2.5 yılda toplam 1 trilyon dolara yakın tahvil alımı yapmış olması, vergi istisnaları ve diğer tüm önlemler 2010 yılında Amerikan ekonomisinin büyüme oranlarını ancak % 2,8 seviyesine çekebilmişti. Yıl başında yapılan yorumlarda 2011 senesinde artık parasal desteğin karşılığının alınacağı beklentisi ile ABD büyüme oranları % 3 ile % 3,5 seviyelerine  çekilmişti. Ancak son IMF raporu sonrasında % 3 seviyesinin bile tutmasının mümkün olmadığı ortaya çıkınca Amerika için de çanlar çalmaya başladı.

İşsizlik rakamı ile sorunu olan ve istihdam yaratmakta zorluk çeken ABD'nin ortalama % 4 seiyesinde büyümesi gerekiyor ki şu anki % 9 seviyesinde olan işsizlik rakamını aşağıya doğru çekebilsin. Diğer yandan zaten borçlanma sınırına gelen ABD Hazinesi de  yatırımcılara daha fazla ABD tahvili almaları için tutunacak dal arıyor. Büyümeyen ve borçlu bir ülkeye kim ne kadar borç verir, bu da piyasalarda yakın zamanda tartışılacak başka bir konu olacak sanırım.

Yıl başından beri % 6-7 prim yapan ABD hisse senedi piyasası bir kez daha gerçeklerle yüz yüze. Büyüme oranı aşağıya revize edilmiş bir ekonomiden çıkan şirketler ne kadar karlı olabilir?