Advertisement

BRIC ülkeleri tabiri ilk olarak Goldman Sachs'ın yatırımcılarına sunduğu ve gelişmekte olan ülkelerden Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan'dan oluşan bir portföy sepeti olarak gündeme gelmişti. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen bu 4 ülkenin aslında birbiriyle tek benzerliği hızlı ekonomik büyümeleri ve hızlı tüketen coğrafyalar olması.
 
BRIC ülkeleri geçtiğimiz 10 yıllık zaman içerisinde serbest piyasa ekonomisinin nimetlerinden yararlanarak, ciddi miktarda paranın bölgelerine gelmesini sağladılar. Hızlı büyüme oranları, genç ve dinamik nüfusu, harcamaya aç tüketici profili birçok şirket için bulunmaz nimet olarak görüldü. Ancak BRIC bölgesine gelen sadece uluslararası şirketler olmadı. Hedge Fund'lardan, emeklilik fonlarına, uluslararası bankalardan büyük sigorta şirketlerine kadar finans sisteminin önemli oyuncuları da BRIC ülkelerine hücum etti. Tabii beraberinde de sıcak para denilen büyük bir sermaya girişiyle beraber.
 
İlk zamanlarda yüksek faizlerden ve mali kaynak/fonlama eksikliğinden şikayet eden BRIC ülkeleri için bu para girişi bulunmaz nimet olarak görüldü. Gerçekten de Brezilya'dan Rusya'ya faizlerin 2005-2010 yılları arasında sert bir şekilde düştüğü, Borsaların değerlerinin 4-5'e katlandığına şahit olundu. Hatta bu fonlar giriş yaparken diğer ülkelerde aradıkları şeffaflık, serbestlik, vergi avantajı gibi birçok konuyu büyük oranda ihmal ederek bu ülkelere girdikleri bile görüldü. Sebep basit; büyük büyüme potansiyeli, kar marjlarının yüksekliği ve finansal enstrümanlardaki büyük kazanç olasılığı. Yani alan da satan da memnundu bir noktaya kadar.
 
Son 1.5 yıldır bu ortaklığın bozulduğu görülüyor. Özellikle artan emtia fiyatlarının BRIC ülkelerini sert şekilde vurmaya başlaması (bkz. Çin'de yıllık enflasyon % 5,4'e yükseldi), sıcak para girişinin ülke kurlarını aşırı değerlenmesine neden olarak rekabet edemeyecek hale getirmesi ve kur savaşlarının başlaması (bkz. Brezilya Reali 1,58 seviyesi ile rekor değerli seviyeye geldi) gibi konular artık BRIC'in sesinin sert şekilde çıkmasına yol açıyor.
 
Son yapılan BRIC toplantısında 4 ülke yanlarına Güney Afrika'yı da aldı ve sert açıklamalar yaptı. Emtia fiyatlarındaki artıştan, özellikle de gıda fiyatlarının yükselmesinden şikayet eden BRIC bunun sorumlusu olarak daha önce nimetlerinden istifade ettiği serbest piyasa ekonomisini gösteriyor. Açıklamalardan anlaşılıyor ki, Hindistan ve Brezilya da Çin'in yaptığı gibi daha kapalı ve müdahalesiz bir ekonomiye geçiş için sinyaller veriyorlar. Yeni dönemde BRIC ülkelerinin G7'ye alternatif olarak hem ekonomik hem de siyasi anlamda sesini ve etkinliğini daha fazla arttıracağı kaçınılmaz bir gerçek. Burada soru; bu etkinlik artışı serbest piyasa ekonomisinin sonunu mu getirecek?
 
Türkiye'nin böyle bir oluşum sürececinin şu an için dışında kalmış olması da önümüzdeki dönemde yeni tartışma konusu olmaya aday gibi.