Advertisement

13 Nisan 2011'de ABD'den gelen ilk bankacılık sektörü bilançosu olan JP Morgan kâr haberinden bugüne ABD bankacılık hisselerinde yüzler gülmüyor. 24 büyük banka hissesinden oluşan KBW bankacılık endeksi o günden bugüne % 3,5 geriledi, üstelik S&P'nin % 1,6 yükseldiği bu dönemde...
 
Aslında ilk açıklanan JP morgan bilançosunda net gelirlerde % 67'lik artış vardı. Şirketin ilk çeyrek kârı 5,6 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Ancak daha sonra gelen Citibank bilançosunda kârın geçen sene aynı döneme göre % 22,4, Goldman Sachs'da ise kârlılığın geçen seneye göre % 21 oranında azaldığı ortaya çıktı. Sonuçta ABD'nin en büyük 5 bankasında 2011'in ilk çeyreğinde net gelir kaleminde geçen seneye göre % 13 azalış var. Bu oranın bankacılık sektöründe net gelirler kaleminde son 3 yılda görülen en büyük düşüş olduğunu hatırlatalım.
 
Peki, ABD Hazinesi 1 trilyon doların üzerinde tahvil alımı yapmasına rağmen ve düşük maliyetli bol likiditeden en çok yararlanan şirketlerin başında bankalar gelmesine rağmen gelirler neden düşüyor? Bunun en büyük sebeplerinden biri, ABD'de yüksek giden işsizlik ve bir türlü toparlanmayan konut sektörü. İşsizliğin % 9 seviyesinde olduğu ABD'de ev fiyatları da yeniden düşüşe geçince kredi piyasası ciddi anlamda daraldı. Analistlerin raporlarına göre ortalama kredi miktarında geçen senenin aynı dönemine göre % 6 oranında azalış var. Krediler ABD bankalarının kârlılığının yarısını oluşturuyor ve bu piyasa son 1 yıldır daralıyor. İşte bu sebeple Amerika'nın en önemli bankalarının net gelirlerinde ciddi oranda daralma var.
 
'Gelirleri azalan bir bankanın kârlılığı nasıl artar?' sorusu akla gelebilir. İşte burada kalem oyunları ve hala etkisi hissedilen düşük maliyetli bol likidite devreye giriyor. Daha önce batma ihtimali göz önünde bulundurularak kredilerin bir kısmı için ayrılan karşılıklar bu ihtimal ortadan kalkınca kâr olarak bilançoya ekleniyor. FED'in ısrarlı bir şekilde faizleri düşük tutması, kredi ödeyenlerin borçlarını geri ödemesine yardım etmiş gibi görünüyor.
 
Grafikte de görüleceği gibi ABD bankacılık hisseleri bütün dünyada hisse senetlerinin ciddi yükseliş gösterdiği bu son dönemde ciddi satış baskısı altındalar. Yatırımcı bankalar 2011'de ekonomide ciddi bir toparlama olmazsa Amerika'daki bankaların kâr edeceği konusunda karamsar. Hatırlatmakta fayda var; bu bankaların fiyat/kazanç (F/K) oranları Türkiye ve birçok gelişmekte olan ülke banka hissesinden göreceli olarak düşük. Yani yatırımcı 'ucuz' diye orta vadede para kazanma ihtimali zayıf olan şirketlere yatırım yapmıyor.
 
Bu örnekten yola çıkarak Türkiye'de bankacılık sektörü üzerinden yürütülen parasal sıkılaştırma politikasının da Türk Bankaları üzerinde yaratabileceği sonuçlara dikkat etmekte fayda var.