Advertisement

Muhtemelen bir çoğunuz şu an neydi bu Düyun-u Umumiye diye soruyorsunuz kendinize. Hemen hatırlatayım; 1872 -1939 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin dış borçlarını denetleyen kurumun adı Düyun-u Umumiye. 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti  dış borç ödemelerini yapamayınca alacaklılarla anlaşma yoluna gitti. Devletin vergi toplama ve alacaklılara geri ödeme görevi, Düyun-u Umumiye İdaresine verildi. İngiliz, Hollandalı, Alman, Fransız, İtalyan ve Osmanlı üyelerinden oluşan Duyun-ı Umumiye-i Osmaniye Meclis İdaresinin görevi, idareye tahsis edilen gelirin toplanması ve idaresiydi. Tabii ki gelirlerden önce borç ödemeleri yapılıyor da, daha sonra kalan bakiye bütçeye gelir kalemi olarak ekleniyordu. Lozan Antlaşması ile bu uygulama sona erdi.
 
Şimdi gelelim "Düyun-u Umumiye ile Yunanistan'ın ne alakası var?" diyenler için izahatımıza.

Financial Times'ın haberine göre Avrupalı Liderler Yunanistan'ın 50 milyar euroyu bulacağı tahmin  edilen özelleştirmeleri için Yunansitan'ı sıkıştırıyorlar. Hollanda Maliye Bakanı Jan Kees, Yunanistan'ın özelleştirilmesinin uluslararası uzmanların içinde yer alacağı özel bir fon tarafından yürütülmesini önerdi.

Özelleştirmeler konusunda uzun süredir ayak direyen Yunanistan hükümetine olan inançlarının azaldığını belirten  Avrupalı yetkililer, 'eğer Yunanistan fondan para almak istiyorsa özelleştirmeler aracılığı ile kaynak yaratması ve bu işleminde uluslararası uzmanlar aracılığı ile yapılması gerekir' diyor.
 
110 milyar euroluk kurtarma planı içine alınan Yunanistan, ciddi bir  uluslararası baskı altında. Başta Almanya olmak üzere kurtarma fonuna para aktaran ülkeler, artık Yunanistan'ın kendilerini oyalamamasını ve kaynak yaratmasını istiyor. Hatta şu ana kadar verdikleri borçları ve bundan sonra verecekleri miktarın geri dönüşüni garantiye alabilmek içinde Yunan halkına ait olan kamu malları ve devlete ait olan taşınmazların hızlı bir şekilde özelleştirilmesini istiyorlar. Daha acısı bunun kendi
insiyatiflerinde olmasını istiyorlar.
 
Önümüzdeki dönem piyasalar içinde ülkeler içinde ama en kötüsü sanırım halklar içinde çok zor geçecek.