Advertisement

Enteresan bir Eylül ayı geçirmekteyiz. Ağustos bitince ve yatırımcılar tatilden dönüp işlerinin başına geçince beklenenin aksine 'risk off' sürecini başlattılar. Herkes geleneksel olarak 'Eylül Rallisi' adı verilen, trader'ların yıl sonu kar hedeflerini yakalamak için portföylerine daha fazla riski yüksek ama getirisi de yüksek olabilecek pozisyonlar almasını beklerken tersi oluyor.

Önce nasıl oluyor da 1.40'ın üzerinde kalıyor denilen EUR/USD paritesine ciddi bir satış görüldü. Sonunda Avrupa'da gittikçe artan riskler EUR'yu ciddi şekilde vurmaya başladı. Daha sonra Dolar Endeksi denilen ABD Dolarının 6 önemli kura karşı durumuna gösteren endeks ciddi bir şeklide yükseldi. 2 gün önce bizim 'Efsane Geri Döndü' başlığıyla yazdığımız yazıda olduğu gibi ABD Doları gelişen ya da gelişmekte olan bütün ülke kurlarına karşı son 8 ayın en yüksek seviyesine çıktı. Bu da bir nevi 'risk off' işlemlerin sonucuydu.

Şimdi de sıra gelişmekte olan ülke tahvillerinde. Grafikte görüleceği gibi Eylül başından beri bütün gelişmekte olan ülke (EM) tahvillerinde ciddi satış baskısı var. Bunun sebepleri farklı olabilir. Kimi EM'deki enflasyon kaygılarından endişeli, kimi müşterilerinin paralarını geri çağırmalarından dertli, kimi de tamamen bu 'risk off' sürecine girdiği için satıyor.

Her halükarda faizler her yerde aynı anda artmaya başladı. Üstelik ABD, Almanya hatta Fransa'da artmazken son 15 gündür sadece gelişmekte olan ülkelerde artıyor.

Şimdi içeriye dönersek şu sorular önem kazanıyor;

1- Daha önce enflasyon beklentileri bozuluyor mu sorusuna, 'Öyle olsa ikinci piyasada faizler düşmezdi' diyen ekonomi yönetimi bu süreci nasıl değerlendirecek?

2- Son çıkan % 8.8 büyüme rakamının ardından ve öngörüldüğü gibi düşmeyen petrol fiyatlarını göz önünde bulundurarak önümüzdeki ilk PPK toplantısında Merkez Bankası'nın enflasyon vurgusu ne olacak?