Advertisement

Bu köşede daha önce özellikle Eylül başından beri Dolar /TL paritesinde oluşan yukarı doğru hareketlenmenin sebebinın bize özgü olmadığını yazmıştım. Risk iştahının bir anda ortadan kalkmasıyla fonlar ve özellikle de 'reel money' denilen uzun vadeli yatırım yapan kurumlar (emeklilik fonları vs) bütün gelişmekte olan ülke (EM) kurlarında sert satışa başladılar. Bu süreç Eylül başında başladı ve geçen haftaya kadar bütün EM kurlarının ciddi değer kaybına uğramasına yol açtı.

Bu ayın ilk 3 haftasında USD/TY paritesi 1,75'den 1,82'e çıkarken yani % 4 civarı değer kaybederken diğer kurlarda bu oranlar % 10'ları bulmuştu. Özellikle Rus Rublesi ve Brezilya Reali gibi kurların ciddi değer kayıpları bu sürecin ne kadar 'kanlı' yaşandığının en net göstergesi.

Peki bu resimde değişen bir şey var mı?

Bu sorunun cevabı biraz karışık. Hem yok, hem var.

Değişen bir şey yok çünkü EM kurları hala ciddi bir satış baskısı hissediyor. Özelikle küresel soğuma ve onun sonucu emtia fiyatlarının düşüşünden negatif etkilenebilecek olan ülke kurları ( BRL, RUB, AUZ..) hala geçen haftaki en düşük seviyelerine oldukça yakınlar. Diğer yandan Avrupa krizini yoğun hisseden Doğu Avrupa kurları (CE4) Polonya Zloti'si ve Macar Forinti'nde de kayda değer bir toparlanma olduğunu görmüyoruz. Yatırımcının Avrupa konusundaki karamsarlığı bu ülkelerin kurlarına ekstra satış getiriyor.

Diğer yandan son 1 haftadır Türk Lirası'nda 1,85 bandının yukarı doğru test edildiğini ve sepet kurun 2,19 ile tüm zamanların en yüksek seviyesine yaklaştığını görüyoruz. Diğer kurların sakin geçirdiği bir haftada hem Dolar/TL 'de hem de sepet kurda yukarı yönlenme piyasalarda kafa karıştırdı.

Yabancı yatırımcının nette ciddi bir döviz talebi içinde olmadığını biliyoruz. Yılın ilk 7 ayında yabancı büyük oranda Türk Lirası piyasasındaki pozisyonlarını kapattı ve çıktı. Peki şu an gördüğümüz hareketlenmenin sorumlusu kim?

Piyasanın burada verdiği cevap genelde aynı. Yılın son 3-4 ayına yoğunlaşmış yerli ithalatçı şirketlerin döviz ihtiyacı. Diğer taraftan da USD/TRY paritesinde kısa  beklentilerin daha yüksek seviyelerde oluşmaya başlaması da spot piyasada kurun yükselmesine yol açıyor.

Çözüm önerisi olarak şu an piyasada konuşulan en ciddi senaryo TCMB'nin API'de piyasaya verdiği likiditede ufak ufak miktarı düşürerek O/N ve haftalık Türk Lirası faizlerinin yükselmesini sağlaması. TCMB'nin böyle yaparak politika faizini yükseltmeden piyasa faizini yükselterek belki TL'yi yatırımcı için bir miktar daha cazip yapabileceği öngörülüyor. Tabii bu süreçte başta Hazine Tahvilleri olmak üzere kredi faizleri yükselecektir. Bazen çözümler sancıları ile birlikte gelirler.