Advertisement

Cuma günü özellikle erkekler için eğlenceli ama bir o kadar da stresli anların başlangıcına işaret eder. Eğer tuttuğunuz takım maçını evinde oynayacaksa heyecanlı bir hazırlık başlar. Eskiden de böyleydi.

Çok eski değil 2000'li yılların başlarında maça gitmek Türkiye'de annelerin duası ile başlayan bir "gaza" idi adeta. Tuvaletleri patlamış, giriş çıkışı eziyetli, zemini çamur içinde, hijyenden uzak stadlarda gençliğimizi tükettik diyebiliriz. Fenerbahçe Stadı'nda pozisyonları görmemizi engelleyen kapalı tribün direklerinden mi bahsetsek, yoksa Ali Sami Yen Stadının Kapalısına girmek için kar altında titreyerek beklediğimiz saatlerden mi? İnönü Stadı'na aşinaydık, çünkü atletizm antrenmanlarını burada yapıyorduk ama maç günü bu stad bize her zamankinden farklı gelirdi. Sanki o sprotif ruhu gider, içine bir canavar girerdi.

Bugün Türkiye'nin birçok yerinde yine benzer eziyetler çekiliyor, biliyorum. En garibime giden ise, spor için iklimi son derece müsait olan İzmir'in kendisine yakışır bir stada sahip olamayışıdır. İzmir'deki stadların ya zemini bozuktur, ya da seyircilere özellikle eziyet etmek için geliş-gidişi ve giriş-çıkışı İzmir'e yakışmayacak bir durumdadır. Stadlar içindeki modernlikten uzak koltuk, ses, skorboard düzeninden hiç bahsetmek istemiyorum. Sanıyorum Buca kendisine bir arena yapmak üzere hamle yapmış ama bu stadın tek başına İzmir'i kucaklaması imkansız. Alsancak Stadı'nın durumu belli, Atatürk Stadı ise mutlaka ismini hak eden bir düzeye getirilmeli. İzmir Takımları'nın taraftarları, takımlarına oldukça sadıktır. Bir Göztepe-Karşıyaka maçında tüm zamanların seyirci rekorunun kırıldığını hatırlatalım. Tarih 16 Mayıs 1981, 2. ligde oynanan ve 61.600 biletli taraftarın izlediği maçta Atatürk Stadı tıklım tıklım dolduğuna göre biletsizlerle beraber 70.000 kişinin olduğu söylenebilir. Aslında, 2007 yılında Amatör kümede olan ve o haliyle bile 10.000 taraftarın maçta yalnız bırakmadığı Göztepe'nin, bugün Bank Asya'ya çıkmak için  2. Ligde Şampiyonluğu kovalarken 20.000 'den fazla seyirciye oynaması bile İzmir'in bu konuda ne kadar hazır olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla İzmir'in hakkını vermek lazım.

Dünyada ise rekor seyirciyle izlenmiş maç 1950 yılında Brezilya ile Uruguay arasında oynanmış. Rio'daki Maracana Stadına 199.854 biletli seyirci gelmiş. Olacak iş değilmiş gibi geliyor ama ciddiyetle tutulan arşivler ve Maracana Stadı'nın kapasitesine bakınca inanmaktan başka çare yok gibi gözüküyor.

Aslında "rekor" kelimesi, içinde istikrar barındırmayan bir kavram. Seyirci ise kulüpler için para kazandıran bir güç. Ancak, seyirci rekoru kırmak demek bir daha uzun süre aynı güzelliğe ulaşamamak demek oluyor. Bu nedenle rekor kırmak yerine, para kazandıracak kadar seyirciyi stada getirmek için gerekli altyapıyı kurmak daha önemli bir uğraş olarak kabul ediliyor. Tabii herşeyden önce bir kulübün para kazandıracak kadar taraftarının olması lazım. Taraftarı olmayan spor kulüpleri ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, ekonomik anlamda istikrarı yakalayamıyorlar.

Avrupa'da ortalama olarak stada en fazla seyirci getiren kulüp Barcelona. Camp Nou Stadına her maç ortalama 79.000 kişi geliyor ve hemen arkasından gelen Manchester United'ın Old Trafford'u 75.000'lik ortalama seyirciyle çıtayı çok yükseğe koymuş durumda. İki takımın arkasından ismini çok sık duyduğumuz Santiago Barnabeu Stadı ile Real Madrid geliyor ve 75.000'den biraz daha az seyirci ortalamasıyla ilk üçte yerini alıyor. İspanya-Türkiye Milli Maçını bu stadda seyrettiğimiz için, koltukların çok küçük ve koltuk aralarının çok yakın olduğunu söyleyebiliriz. Zayıf veya şişman olmanız fark etmez, eğer maç esnasında tuvalete gitmek yada birşeyler içmek isterseniz sakın denemeyin. İnsanların size homurdanması bir yana, zaten başaramazsınız.

UEFA maçlarını televizyondan seyrederken İtalyan Takımlarını "en çok seyirci toplayan" şeklinde nitelendirmek mümkün. Ancak, seyirci ortalasına göre ilk 5'e giremiyorlar. Avrupa'nın en çok seyirci çeken 4., 5. ve 6. takımı Bundesliga takımları dersek, sakın şaşırmayın. Borussia Dortmund'un Westfalen Stadı 73.000, Bayern Munih'in Allianz Arenası 69.000, Schalke 04'ün Arenasının 61.000 seyirci ortalamasına sahip olduklarının altını çizelim. Emirates Stadı ile Premier Leage'in gözde takımı Arsenal 60.000 seyirci ortalamasıyla 7. durumda.

İtalyanların ilk 10'da aynı şehirden iki takım bulundurması da önemli bir fenomen. San Siro Stadında maçlarını oynayan Inter ile Milan sırasıyla 8. ve 10. sırada yer alırken, Inter 60.000 seyirci ortalamasıyla Milan'a 5000 kişi fark atıyor. Bana en ilginç geleni, her ikisin de arasında 9. sırada bulunan İskoçya'nın CELTIC takımı. Glasgow şehrindeki Celtic Park Stadında 57.000 seyirci ortalamasıyla oynayan CELTIC, bu haliyle sıralamada 25. olan Chelsea'ye 15.000 kişilik bir fark atıyor. Londra'daki Standford Bridge Stadı kapalı gişe oynasa da, seyirci açısından bu kadar geride olması ancak Stadlar arasındaki seyirci kapasitesi ile açıklanabilir. Büyük ihtimalle seyirci ortalaması açısından ilk 20'ye bile giremeyen Liverpool ve Chelsea önümüzdeki yıllarda kapasite genişlemesi için yatırım yapacaklar. Liverpool'un mali durumu bu aralar iyi olmadığı için, ilk hamleyi Chelsea'den bekliyorum. Parasal Lig'de emin adımlarla büyüyen Manchester City'nin de 45.000 kişik ortalamayı yükseltmek için hamle yapması sürpriz olmayacaktır.

Türkiye ise bu listeye 32. sıradan Sükrü Saraçoğlu Stadı ile giriyor. Fenerbahçe bu stadda 39.500 seyirci ortalamasıyla maç oynuyor . Galatasaray'ın yeni stadı daha değerlendirilmeye alınmadığı için, Süperlig Takımları bu listede Beşiktaş Fiyapı İnönü Stadı'ndaki 26.249 seyirci ortalamasıyla 62. sırada ikinci kez yer bulabiliyor. Hem Galatasaray'ın hem de Beşiktaş'ın "Yeni Arena" için döktüğü terin sebebi ortada. Daha fazla seyirci, daha fazla gelir demek. Tabii, seyirci ortalamasını istikrarlı şekilde yukarda tutmak önemli mesele.

Ne demek istediğimi şöyle anlatayım:

İstanbul'daki Atatürk Olimpiyat Stadı'nın kapasitesi 82.000. İzmir Atatürk Stadı 70.000, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu 53.830, Galatasaray ASK TT ARENA 52.695, Ankara Cebeci İnönü Stadı 37.000, Kayseri Kadir Has Şehir Stadı 32.684, BJK FiYapı İnönü Stadı 32.086, Şanlıurfa GAP Stadyumu 28.965, Trabzon Hüseyin Avni Aker Stadı 27.749 ve şu an tarih sayfalarında yer almakta olan Ali Sami YEN Stadyumu 22.800 kapasiteye sahip.

Bu önemli kapasitelere rağmen maçlara gelen ortalama seyircinin, kapasitelerin çok uzağında olması büyük stad inşa etmekle işin bitmediğini ortaya koyuyor. Seyirci kapasitesini artırırken, taraftarın maça gelmesi için de çarpıcı, sıradışı ve marifetli işlerin de yapılması gerekiyor. Stada geliş-gidişlerden, içerde yiyecek ve içecekle alakalı işletmelerin standardına ve fiyatlamalara, isimleri belli ve kariyere sahip futbolcular ile teknik adamları transfer etmekten, stad içinde yaratılan heyecana kadar, tüm ayrıntılar incelikle hesaplanınca, ortalama seyirci sayısı artıyor. Yoksa her seferinde "acaba bugün de yenilecek miyiz" diyen bir taraftar, neden o kadar yolu teperek stada gelsin, kalitesi tartışmalı yiyecekleri yesin ve "hijyen" kelimesinin yanından bile geçmeyecek bir ortamda takımını seyredip evine dönsün?

Artık tüketici akıllandı, parasının hakkını almak istiyor. Bu nedenle bize lazım olanın, seyirci rekoru kırmaktan çok, istikrarlı şekilde seyirciyi maçlara çekmek olduğunu düşünüyorum. Bunun için de yapılması gerekenler belli. Yapan yapıyor. Yapmayan da geçmişte kırdığı rekorlarla avunuyor.