Advertisement

TFF SEÇİMİ İÇİN ANKARADA’YIZ

Temelleri 1923 yılında kurulan, 1992 yılında çıkarılan kanunla özerkliğe kavuşarak başkan ve ekibinin seçimle iş başına geldiği Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu seferki seçimli genel kuruluna delege olarak katıldık. Kurulduğu tarihten beri FIFA, 1962’de UEFA’ya üye olan TFF’nin bu seferki seçimi her zamankinden daha ilginç gelişmelere sahne oldu.

İlk önce aday olarak ortaya Göksel GÜMÜŞDAĞ çıktı. Ardından Mehmet Ali AYDINLAR. Bu arada daha önce sporla alakalı ciddi tecrübesi olan Mehmet ATALAY da bir ara aday olarak ismi geçti ancak, GÜMÜŞDAĞ ve AYDINLAR’ ın son derece isabetli bir kararla birleşmelerinden sonra, sanıyorum ki adaylığını çekti. Tüm bunlar Türk Futbol’unun geleceği için atılmış önemli adımlar oldu. Bu zamanda TFF Başkanı olmak kadar, aday olmak da cesaret isteyen bir davranış. Bu arada Futbol’da aklı selimin hakim olması için çalışan Lütfi ARIBOĞAN’ın çabalarının altı çizilmesi gerekiyor. Kim gelirse gelsin herkes ARIBOĞAN ile çalışmak istiyor. Çünkü hem teknik, hem yönetsel ve de sosyal yaklaşımları üst seviyede bir kişi.

Genel Kuruldan bir gün önce gittiğimiz Ankara’da TFF Başkanlığını kendi isteğiyle bırakan Sn. Mahmut ÖZGENER ile konuşma fırsatı bulduk. Zor bir görevi alnının akıyla tamamlamış olan herkeste olan huzurlu yüz ifadesine sahip olan ÖZGENER, delegelerin yoğun iltifatı altında bazı sorularımıza cevap verebildi. Özellikle yeni dönemde de TFF’nin kurumsallıkla ilgili çalışmalarına devam edeceğini söylemesi bizi mutlu etti. Türk Futbolu’nun marka değerini yükseltecek çalışmalara devam edilmesi çok önemli. Şemsiyesi altında 5000 civarında profesyonel futbolcu, 140.000 civarında amatör, 800’e yakın hakem ve binlerce futbol kulübü olan TFF’nin yeni yönetimi, sadece bu yapının ayrıntılarıyla değil, 2013’ten itibaren daha da sertleşen UEFA kriterleriyle de uğraşacak.

Mali Şeffaflık sadece Federasyona özgü bir özellik olmaktan çıkacak, Türkiye’deki tüm futbol kulüplerinin uyması zorunlu olan bir kriter haline gelecek. Yani bundan sonra kulübün hesapları hacizli diye, yöneticilerin mecburen yaptıkları manevralardan dolayı başları derde girmeyecek. Çünkü UEFA böyle şeylere müsaade etmeyecek. TFF de bu kuralların harfiyen uygulanması için baskıları artıracak. Dolayısıyla Türk Futbol Kulüplerinin birbirleriyle yaptıkları mücadelede en azından “mali açıdan” bir haksız rekabet olamayacak. Tabii, bu durum “güçlüleri daha güçlü, zayıfları daha zayıf” hal getirebilir. Marka değeri çok yüksek olan kurumlar mali kriterleri herkesten önce tutturabilirler. Ancak, bu büyük kulüplerin aynı zamanda büyük borçları olduğunu unutmayalım.

Bu nedenle mali tablolarını şeffaf, anlaşılabilir ve başa baş hale getiren küçük bütçeli ama dinamik kulüplerin de UEFA sahnesinde yer alma şansı olacaktır. UEFA mali açıdan şeffaf olmayanlara kapıyı gösterirken, “fair play” liginde üst sırada olan kulübü, ligdeki sıralamasına bakmadan kupalara davet ediyor. Tabii bunun için ülkenin de Fair Play’de ilk üç sırada olması gerekir. Daha önceki yazılarımda bu gelişmeden bahsetmiştim.

Özetle, TFF’nin yeni yönetimi seçilir seçilmez eski sorunların yanında yeni problemlerde karşı karşıya kalacak. Mali şeffaflık sorunu bu sorunların en başında yer alıyor. Futbol Kulüplerinin Mali Tabloları’nın toplu halde TFF’nin web sitesinden açıklanması, transfer ücretlerinin şeffaf şekilde yayınlanması belki de zorunlu olmasının yanında devrim niteliğinde uygulamalar olabilir.