Advertisement

Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) Aralık ayında 489 mlr euro tutarında bankalara 3 yıllık kredi imkanı sunmasının ardından, geçen hafta FED de yeni bir niceliksel gevşeme programı açıklayabileceğini söyledi. Gelişmiş ülkelerde ekonomik veriler son dönemde beklentilerden iyi gelmesine rağmen, merkez bankalarının toparlanma hızını yeterli görmeyerek, para basmaya devam edecekleri anlaşılıyor. Bu da, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yönlenmesi muhtemel serbest döviz likiditesinin, artmaya devam edeceği anlamına geliyor.

Aşağıdaki grafikte FED ve AMB’nin bilanço büyüklüklerini görüyorsunuz. FED geçtiğimiz senenin ikinci yarısından itibaren bilançosunu USD 2.9mlr dolar düzeyinde sabit tutmuş, yani net olarak piyasadan yeni tahvil alımına gitmemiştir. AMB ise Temmuz ayında yaklaşık 1.9 mlr euro düzeyindeki bilançosunu, son dönemde 2.7 mlr euro’ya kadar yükseltmiştir. En önemli artış, Aralık ayındaki 3 yıllık kredi imkanı ile olurken, bu ihaleden bir tane de Şubat sonunda yapacaktır. Önümüzdeki dönemde her iki merkez bankasının da bilançolarını büyütmeleri, yani para basmaya devam etmeleri beklenmektedir. İkinci grafikte görüldüğü gibi, enflasyonun son dönemde yükselişini bir miktar tersine çevirmesi de parasal gevşeme konusunda gelişmiş ülke merkez bankalarının elini rahatlatmaktadır. ,

Global likidite şartlarındaki bu iyileşme, Türkiye’de cari açığın finansmanı gibi, bir ay önce konuştuğumuz risklerin arka plana itilmesini getirmektedir. Ayrıca, son dönemde açıklanan veriler de bu konuda yardımcı olmaktadır. Aralık ayında dış ticaret açığının 8.1 mlr dolar ile geçen seneye göre gerilediğini, ayrıca mevsimsel düzeltilmiş verilerdeki dış açığının yine aynı ayda 7.1 mlr dolar ile son 1 yılın en düşük düzeyinde olduğunu gördük. Ayrıca Ocak ayında Tüketici Güven Endeksi’ndeki gerilemeye karşın ihracatın geçen seneye göre % 10.5 artması, dış ticaret dengesindeki düzelmenin bu aylarda da devam ettiğini düşündürmektedir. Ayrıca döviz rezervleri, 20 Ocak tarihinde dip yaptıktan sonra, 1.5mlr dolarlık eurobond ihracının hesaplara girmesi ve euro’nun değer kazanması ile 27 Ocak tarihinde 1 mlr dolar yükselerek 86.4 mlr dolar (altın dahil) olmuştur.

Yurtdışındaki ve yurtiçindeki bu gelişmeler, son dönemde kısa vadeli fon girişlerini güçlendirerek tahvil faizlerinde ve kurlarda önemli iyileşme sağlamıştır. Ancak bu durumun daha kalıcı bir hale geldiği konusunda, Türkiye’nin kredi riskine yönelik görünüm belirleyici olacaktır. Aşağıdaki grafikte, Türkiye’nin 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS) oranları ile CEEMEA Sovx (Ortadoğu, Afrika ve Doğu Avrupa ülkeleri ortalama 5 yıllık CDS oranını yansıtır) oranı arasındaki fark görülmektedir. Bu senenin başında, merkez bankasının döviz satım müdahalelerinin ve para politikası çerçevesindeki değişikliklerin yarattığı belirsizlik ile, Türkiye’nin kredi riski Sovx’e göre 50 baz puan civarında kötü performans göstermiştir. Son dönemde bunun 15 baz puanlık kısmı geri alınmış olmakla birlikte, Türkiye’ye yönelik görünümün kalıcı olarak düzeldiğini söylemek için bu farkın eski seviyelerine gerilemesi gerekecektir. Bizce bunun ihtimali oldukça yüksektir.