Advertisement

Dün 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Mali Plan yayınlandı. 2017 bütçe açığı rakamının önceki 47 mlr TL’den 62 mlr TL’ye çıkmasında şaşırtıcı bir durum yok. Sayın Bakan bu rakamı daha önce Mayıs ayında ekonomistlerle bir araya geldiğinde aşağı yukarı zaten paylamıştı.

 

Şaşırtıcı olan bütçede özellikle 2018 yılı için ciddi vergi artışlarının gelmiş olması. 2018’de toplamda 65 mlr TL’lik bir bütçe açığı öngörülüyor (GSYH %1.9). Bir  taraftan harcayacağım ama bir taraftan da vergi artırıyorum diyor OVP. Öncelikle buna ne genişlemeci ne de sıkı bir maliye politikası demek zor. Yüksek harcama genişlemeci iken vergi artırmak tüketiciye bu kalemlerden feragat edin demektir. Dolayısıyla toplamda genişlemeci bir maliye politikasından bu rakamlarda bahsetmek zor.

 

Finans sektörüne de 2 puan kadar bir kurumlar verisi artışı da gelmiştir. Bankalar bu maliyeti faize yansıtamazlar muhtemelen. O yüzden karlılıklardan yemek durumundalar, bu da %2-3 civarında olacaktır. Bu yıl edilen karlardan bir miktar feragat edilmesi bekleniyor.

 

Rakamları bir kenara bırakıp bu programda neyin eksik olduğunu düşünürsek: hem enflasyon düşüyor yani sıkı para politikası net. Hem vergi artışları var, gevşek bir maliye politikası demek de zor. Bu durumda %5.5 büyüme nasıl sağlanır? Harcamaların ekonomiye verdiği desteğin bir kısmını vergi artışı ile geri almak durumda kalıyorsunuz ve 2017’ye benzer %5.5 büyüme tahmin ediyorsunuz. Bu yıl büyümedeki kamu katkısını da göz ardı etmemek gerek. Dolayısıyla var olan politika çerçevesinde OVP’deki bütçe ve enflasyon rakamlarına göre %5.5’i yakalamak iyimser olabilir.

 

Ki şunda netizdir sanırım; OVP’de feragat edilmeyecek tek kalem büyüme. Dolayısıyla rakamları sorgulayacaksak %5.5 büyümeyi değil de diğer enflasyon ve bütçe rakamlarının tutup tutmayacağını sorgulamamız gerek.

 

Bütçeye bakarsak: vergi artışı teorik açıdan talebi ve büyümeyi baskılayan bir adımdır. Ekonominin geneline yayılmasa da bir yerden götürür dolayısıyla büyüme pozitif diyemeyiz. Ama harcamalar 2018 yılında şu an OVP’de gördüğümüzden daha çok artacak ise o zaman durum değişir. Büyüme desteklenir.

 

Diyelim ki yanılıyoruz yanlış hesaplıyoruz. Büyüme geldi ve bu durumda iç talep artışı ile bu enflasyon %7’de nasıl kalacak? Artı 2018 için global görünüm oldukça pozitif varsayılmış. Doğru. Global büyüme 2008’den bu yana hiç olmadığı kadar iyi ve genele yayılmış bir büyüme var (dünyada hisse senetlerine genel ilgi de bu yüzden/sıklıkla konuşulduğu gibi likiditeden vs değil). Temel sebep, global büyüme gayet iyi. OVP’de bu görünüm baz alınmış ki 2018 için %5.5 büyümeye net ihracatın katkısı 0.8 puan civarında kabul edilmiş. Fakat bu global büyümenin beraberinde para politikasında normalleşmeyi yani görece daha yüksek bir faiz ortamını da getirecektir. Bu süreç başlamış durumda. Artı dolar arzının gelecek 3 yılda azalacak olması. Bu ne kadar TL pozitif? Enflasyona nasıl yansır? Risk ne boyutta? Bu konularda OVP’nin oldukça iyimser olduğunu görüyoruz. Var olan global ortam büyüme olsa dahi TL’yi yeterince desteklemeyebilir. Bu da enflasyon demek. Ve ardından daha yüksek faiz demek. %7 civarı bir enflasyona gelmek ve kalmak için daha yüksek bir faiz vermeniz gereken bir döneme de giriyor olabiliriz. Bu kadar iyimser bir global tabloyu baz alarak oluşturulmuş gözüken bir OVP’de söz konusu. %5.5 büyüme ile iç talebin yaratacağı enflasyon baskısı da hesaba katılmalı tabi.

 

Bu denklemde, OVP’nin sunduğu makro çerçevede ya enflasyon ya bütçe ya da büyüme rakamlarından biri bu kadar iyimser olmayabilir. Birinden feragat etmeniz gerekecektir. Sanırım burada da gene aday enflasyon olacak. Çünkü sıkı para politikası ve bu şekilde inşa edilmiş bir maliye politikası ile %5.5 büyüme ne kadar erişilebilir? Bu yıl büyümeye sunulan desteği azımsamamak lazım. Bu durumda enflasyonun yanına bir de bütçeyi koymak gerekebilir. Daha başka bir bütçe ile 2018’i bitirmemiz olası, daha çok harcama olan şu an bilmediğimiz ama ileride gelmesi muhtemel başka bir destek paketi. %5.5 büyüme yakalanacaktır fakat şu var olan bütçeden muhtemelen bir miktar saparak.

 

Buna en güzel işaret de dün borçlanma limitinin artırılması ile geldi. 2017 bütçe açığınız 61 mlr TL, 2018’de 65 milyar TL.

 

Son haber olarak da dün OVP’nin yayınlamasının ardından beklendiği gibi Hazine’nin borçlanma limiti de 37 milyar TL daha artırıldı. Bu rakam hali hazırda Ağustos ayı itibari ile aşılmıştı. Rakamlara göre Ağustos itibari net iç borçlanmamız 53.4 mlr TL (9.1 dış+44.3 iç). Kamu finansmanı tarafında Hazine’nin net borçlanma 2017 limiti nedir? Bu yıl öngörülen bütçe açığı kadar yaklaşık 47 mlr TL. Bu zaten dünkü OVP ile 61 mlr TL’ye çekildi. Fakat Limit 84 (47+37) mlr TL oldu. Demek ki Hazinemiz bir şekilde kasasında 2018’e de girerken nakit tutmayı tercih ediyor. Neden bu tarz bir ihtiyaç olur? Belki öngördüğümden daha çok harcamam gerekebilir diye muhtemelen.

 

Göz ucuyla da sepete bakmakta fayda var, 3.90’lardayız. Kısa vade enflasyon açısından bir tur daha kur geçişkenliği hikayesi yaşamak hali hazırda başka senaryoya geçmek olur. Umalım ki sepette değer kaybı sakinlesin ve 2017’yi %10’un altında bir enflasyonla bitirelim.

 

Tüm bunları da bono tarafı kaçınılmaz olarak fiyatlıyor elbette.