Advertisement

Bu maalesef son derece tehlikeli bir yaklaşım. Belli dönemler iktisat politikanızda bir takım tercihler yapıp belli miktarlarda fedakarlıkta bulunabilirsiniz. Fakat bunun sınırını en başta doğru tayin etmeniz gerekir. İşin ucunu kaçırmakla, kaçırmak üzere olmak arasında ince bir fark bulunuyor. İş işten geçmeden atmanız gereken adımları atmadığınızda, geç olduğunda ödemeniz gereken bedel ağır olabilir. Turkiye bu dönemi 2000’ler öncesi deneyimlemiş bir ekonomi.

Üç sorunumuz var;

- Çift hane meselesinin tehlikesi. Enflasyon çift haneye çıkıp orada uzunca bir süre kaldığında fiyatlama davranışları daha katı ve hızlı hale geliyor. Hiç birimiz önümüzdeki yıl düşük çift hane mi yüksek çift hane mi diye konuşmak istemeyiz.

- Kimse yüksek faiz istemez. Sağlıklı olan düşük faize erişmiş ve bunu sürdürebilen bir ekonomidir. Lakin konuyu temelinden, başlangıç noktasından ele almak da çözebilmenin ilk kuralı. Paranın fiyatı faizdir. Enflasyon yükseldikçe de 10 Lira ile alabildiğiniz ürünü var olan paranız az gelip ancak 13 Lira ödeyerek alabiliyorsanız para az geliyor demektir. Az olan şeyin de fiyatı artar. Paranın fiyatı faiz olduğuna göre bu denklemde faiz artışı kaçınılmazdır. Bu aşamada yüksek enflasyonun temel sebebine, iç talepteki hızlanma ve kur artışlarının sebeplerine bakmakta fayda var. TL’deki her değer kaybının da dayanağının iktisadi olmadığı bir dönemden yeni geçmişken.

- Enflasyon sorunumuzun TCMB politikalarından çok daha başka bir noktaya gittiğini farketmemiz lazım. Bu konu, faiz artsın enflasyonun önüne geçelim noktasını aşmış durumda. TCMB politikalarının sıkı devam etmesi şart lakin bu aşamada yeterli mi soru işareti. Çünkü TCMB’nin kontrolünün dışında olan gerçekleşmeler enflasyonu rayından çıkarmış durumda.

2017’de ekonomik büyümeyi destekleyen 3 temel unsur var. Güçlü mali teşvik, artan turizm gelirleri ve beklenenden iyi ihracat performansı (hızla toparlanan Avrupa ekonomisi sayesinde). Bunlar ekonominin ısınmasına ve çıktı açığının pozitife geçmesine sebep olmuştur. (Talep fazlası). Bu halihazırda enflasyonist olan koşullara bir de TL’de yaşanan ani değer kaybı eklenmiş ve kur geçişkenliği olmuştur. Kur geçişkenliği de ekonomi aşırı büyürken daha yüksek olur. TCMB’nin ekonomi daha mutedil seyrederken hesapladığı %13-15 civarı olan kur geçişkenliğinin, ekonomi bu denli ısındığında %25’lere kadar çıktığını gözlemleyebiliyoruz.

Enflasyonu, ekonomi bu denli hızlanmadan önce de yüksek tutan diğer bir unsur da (yönetilen/yönlendirilen fiyatlar) enerji/alkol/tütün zamları. En yeni yaşadığımız elektriğe yapılan %8.8’lik zam, ki enflasyona yansıması yaklaşık 0.30 puan civarı olacaktır. Görüldüğü üzere piyasa her yeni haberle tek hane enflasyon beklentisini bir dönem sonraya ertelemektedir. Bu haber öncesi bir ihtimal tek hane enflasyonu Nisan-Mayıs civarı görebilecekken şimdi ancak yıl sonu tek haneye ulaşmamız söz konusu. Bu durumda Türkiye 2017-2018 enflasyonu ortalama %10.50-11 civarı gözükmekte. Buradaki risk bu denli uzun vade çift hane enflasyonun fiyatlama davranışlarını tamamen bozması ve tek haneye düşmenin sanıldığından daha zor olmasıdır.

Bir kere kaçırdınız mı geri dönüşünüzün daha meşakkatli olacağı bu süreçte de en başta büyümeniz etkilenir. Dolayısıyla yol yakınken bu sarmalın farkında olup, enflasyonu azımsamamakta fayda var.

2018 yılında ülkemiz adına, birbirimizle geçinebildiğimiz, ortak çözümler aradığımız, anlaşmanın itiraz ederek değil dinleyerek olduğunu fark edebildiğimiz, iş dünyasında sadakatten öte liyakata kıymet verdiğimiz, huzurun ve barışın öne çıktığı bir yıl dilerim. Güçlü bir ülkeyiz, kıymetini bilelim. İyi seneler dilerim.