Advertisement

Geçtiğimiz hafta piyasalar hem Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nu hem de IMF Dünya Ekonomik Görünüm raporunu takip etti.

Davos’ta daha çok Mnuchin’in doların değerine dair sarfettiği sözler ve bunun karşısında IMF Başkan’ı Lagarde’ın ve AMB Başkanı Draghi’nin eleştirileri öne çıktı. Diğer yandan Trump’ın beklenenden çok daha sakin/yapıcı konuşması ve ABD’ye yatırımcıları davet etmesi olumlu karşılandı.

IMF’nin raporuna gelince dünya büyümesinin 2018 ve 2019 için 0.2 puan yukarı revize edilerek %3.9’a çıkarılması önemli. Son dönemde özellikle Avrupa ve Asya’nın önderliğinde global ekonominin momentum kazandığını görüyoruz. Gelişmekte olan ekonomilere dair 2018 ve 2019 büyüme beklentisindeki revizyon ise çok daha yüksek 0.5 puan. EM’lerin 2018’de %4.9, 2019’da %5 büyümesi bekleniyor. Benzer şekilde dünya ticaret hacmi büyümesi de yine hatrı sayılır oranda yukarı revize edilmiş. İşler yolunda, şimdilik.

ABD’de gelen vergi indirimlerinin de 2018 ABD büyümesini 0.5 puan destekleyeceği öngörülüyor. Her ne kadar gevşek finansal koşullar, global anlamda devam eden destekleyici para politikası ekonomide ivmelenmeye sebep olsa da varlık fiyatlarının bu denli yüksek seviyesi her geçen gün olası bir piyasa düzeltmesini zorunlu kılmakta. Benzer tartışmanın aynısı Bridgewater’dan Ray Dalio, UBS’den Axel Weber gibi önemli isimlerin katıldığı bir forumda Davos’ta da masaya yatırıldı. Herkes olası bir dönüş konusunda hemfikir fakat bunun gerçekleşme zamanı konusunda hiç kimsenin net görüşü yok. Bu senaryoyu tetiklemesi en muhtemel değişken ise, hızlanan global talep ve ardından çekirdek enflasyonun beklenenden erken/kontrolsüz şekilde hızlanması ve faizlerin sanılandan çok daha hızlı yukarı yönlü düzeltme yapma riski. Son dönemde, hem ABD hem Avrupa tarafında piyasa bazlı enflasyon beklentilerinin yukarı seyri de gözden kaçmamalı. ABD 10y da hafta başı itibariyle %2.70’lere değmiş durumdayız. Merkez Bankalarının normalleşen politikalarına rağmen özellikle faiz tarafında halen yükselişlerin kademeli ve sakin olması gelişen ülkeler açısından destekleyici. Fakat şu an %2.70 olan ABD 10 yıllıklardan %3’lere doğru hızlı bir yükseliş işin rengini EM’ler için ilk aşamada bir miktar değiştirir. Bu olasılık da akıllarda bulundurulmalı.

Gelecekteki potansiyel riskleri dağıtmak için, bu destekleyici global ortamda yapılması gereken iki önemli aksiyon var.  1) Kriz sonrası belirgin şekilde düşen verimlilik oranlarını, yapısal reformlarla yükseltmek ve potansiyel büyümeyi artırmak – ki bu hem gelişen hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerli. 2) Finansal regülasyondan sapmadan bilanço tamirine devam etmek ki böylece zor zamanlarda maliye politikasına başvurulabilecek alan olsun.

Gelişmiş ekonomileri bu aşamada ayrıştırmakta fayda var, ABD tarafında çıktı açığı hızla kapanırken her an enflasyon hızlanabilir. Çünkü hem ücret artışı başlamış durumda hem de enflasyon beklentileri Kasım’dan bu yana hızla yukarı gidiyor (ki petrol fiyatlarının da etkisi var). Avrupa ve Japonya’da halen çıktı açığının hatrı sayılır miktarda olması enflasyon tarafında henüz tedirginlik yaratmıyor.

Gelişmekte olan ekonomilerde ise henüz büyüme döngüsünün ilk aşamasındalar. 2013-2016 döneminde baskı altında kalan bu ekonomiler 2017 ikinci yarıdan itibaren yeni yeni hareketlenmeye başladılar. Bu sebeple, global finansal koşullar aniden sıkılaşmadığı takdirde büyümeleri ve fon çekmeleri bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor.