Advertisement

Bazen işler çok karıştığında, haber akışı yoğunlaştığında ve belirsizlik arttığında yapılacak en iyi aksiyon “hiç bir şey yapmamak” ve “bir durmak” olur. Gidişatın ve fiyatlamanın ne yönde şekilleneceğini beklemek. Çünkü finansal piyasalar her daim rasyonel hareket etmez. Olasılık ağacınız dallanıp budaklandığında da işin içine finansal psikoloji girdiğinden öngörü zorlaşır. Erken seçim hikayesinin gündemimizin tam ortasına oturduğu bugünlerde, geçtiğimiz süreç böyle iken, ekonomide rakamsal gerçeklere bakıp daha orta-uzun vade görüş oluşturmak faydalı olabilir. O zaman, ekonomideki rakamlar;

-   Finansal piyasalardaki fiyatlamalara baktığımızda emsallerimizden ayrışıyoruz. Bono faizimiz 2009 Global Krizin ardından en yükseğinde. TL de negatif ayrışıyor. Endeks tarafında da, 2017 Ocak başlangıç kabul edersek. MSCI TR, MSCI EM’e kıyasla, usd bazında %14 iskontolu. 2013 Bernanke konuşmasını baz alırsak (May 2013), %45 iskontomuz devam ediyor.

  - 2018 ilk çeyrekte ekonomik rakamlarda sürecin bir miktar değiştiğini görüyoruz. Hem ülke risk priminde (credit spread) bir genişleme var hem de enflasyon cari denge gibi bir takım rakamlarda yapısal zayıflama mevcut. Moody’s tarafından son gelen not düşüşünün ardından TL varlıkların yeniden bir değerleme sürecine tabi olma riski mevcut (de-rating). Keza bu hafta başında Hazinemizin yaptığı 2028 eurobond ihracında (getiri %6.2, ust+336), Ocak ayında çıkılan aynı vadedeki Eurobond ihracına kıyasla 70 baz puan bozulma mevcut (getiri %5.2 idi, ust+266). Finansal piyasa fiyatlamalarında genele yayışmış bir risk primi artışı mevcut.

- En temel sorun maliye ve para politikasının koordineli  hareket etmemesi.. (genişlemeci v. sıkı)

-En temel risk ise dış finansman ihtiyacı.

-Yıllık enflasyonun;  TL’de yaşadığımız, ybb %10 civarındaki değer kaybının ardından, 2018 içinde tek haneye düşme ihtimali kalmamış durumda. 2Ç18 sonuna doğru yıllık %12’ye değme ihtimali var. Son 1 yıldır çift haneye giden rakamlarda bu yılda benzer bir görüntü var. Bu da bono faiznde belli seviyelerin aşağı inmesine engel oluyor. Sürecin bu şekilde devamı olası. Enflasyona dair en büyük risk düşük çift hanede kalmasından ziyade geriye dönük fiyatlama davranışları ve ataletten dolayı bir miktar daha yukarı yönlü hız kazanması.    TCMB’den piyasa, 25 Nisan toplantısında 50-75 baz puan faiz artışı beklenmekte. Geldiğimiz noktada enflasyondaki yapısal bozulmanın yalnızca TCMB’nin limitli faiz artırımları ile düzeleceğini düşünmek iyimser. Mikro bazda (gıda, enerji, hizmet kalemleri) ayrı ayrı adımlar atılması gerekmekte. Piyasadaki yıl sonu enflasyon beklentileri %10 etrafında şekilleniyor.


-$/TRY’ye dair piyasa beklentileri ise son hareketi takiben henüz revize olmadı.  Bloomberg tahminlerine göre $/TRY 2018 sonu 4.05, fwd kur ise 4.43 seviyesinde. Tekrar altını çizelim tahminler henüz revize edilmemiş durumda. Politik gündem daha da netleştiğinde ve TCMB PPK, 25 Nisan sonrası, tahminlerde daha net bir görüntü ortaya çıkacaktır.

- Büyüme: Son açıklanan sanayi üretim rakamında yıllık artış %10’a yakın. Şu ana kadar açıklanan talep göstergeleri, büyümenin ilk çeyrekte yıllık reel %6-6.5 bandında gerçekleşeceğine işaret ediyor. 2018’de %5-5.5 rahatlıkla erişilebilir gözüküyor. Piyasa beklentisi ise %4-4.5 seviyesinde.

- Cari açık: 12 aylık Şubat itibari ile 53.3 mlr usd seviyesinde (%6.3 GSYH), çekirdek (eneji-altın dışı) 6.3 mlr usd. Yine yıllıklandırılmış rakamlarla, finansman tarafında özel sektör (banka-bankadışı) dış borç çevirme %100 seviyesinde, görece düşük. TR’nin 2018 tamamında dış fonlama ihtiyacı  220-230 mlr usd civarında. Fonlama koşullarının 2017’ye kıyasla daha maliyetli olduğunu görüyoruz, Bu da TL’de değer kaybı ile sonuçlanmakta.

- Bütçe tarafı görece iyi. Geçen yıl GSYH’nin %1.5’u olan açığın bu yıl %1.8 olması bekleniyor. 1Ç18 itibari ile 20.4 mlr TL bütçe açığı, 1.9 mlr TL de faiz dışı fazlamız var. OVP’de 2018 sonu için bütçe açığının 66 mlr TL, faiz dışı fazlanın da 5.8 mlr TL olması planlanıyor.erişilebilir durumda. Bütçeye dair orta/uzun vadeli risk ise, büyümenin yavaşladığı (vergi gelirlerinin yavaşladığı) ve faizlerin arttığı (faiz harcamasının hızlandığı) bir döneme yaklaşıyor olmamız. Özellikle 2019 için bu tarz bir görüntü olası. Emsallerimize kıyasla hem bütçe hem kamu borcu tarafında olduça iyi durumda olmamız, en önemli çıpalardan bir tanesi. Hazine’nin de yılın ilk çeyreğindeki borç çevirme rasyosu planlanan %110’un altında %100 seyrediyor. Bu da, ekonomi karnemizde var olan zayıflıklara rağmen, pozitif tarafa yazabileceğimiz bir veri.