Advertisement

Yeni Türkü’nün şarkısı şöyle başlıyordu yanlış hatırlamıyorsam :
‘Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yıllardan sonra yollardan sonra’

Yunan tragedyasından Rum ironisine... İlk yazıyı okuyun ya da okumayın herşeyden önce dikkat çeken bir gerçek var ki, o da yazının Haziran ayında yazılmış olduğudur. Gökhan Şen’in öngörüsünden ziyade yaptığım vurgu, sorunun 9 aydır ortada olduğu. Zaten ben de kristal küreye bakarak değil, o günkü problemlerden yola çıkarak yazıyı yazmıştım.

Önemli problemlerden biri dolanıklık çözüldüğü için anlaşılan sıra Güney Kıbrıs’a (GK) da gelmiş. Dolanıklık her ne kadar karmaşık bir fizik terimi olsa da yarım yamalak kuantum bilgimle böyle bir risk almak istemediğimden ‘burası yeri değil’ diyerek geçiştirmiş ve terimi ekonomikleştirmiş olduğumu varsayarak beni affedin.

Yunan bilinmeyeni GK denkleminden çıktığı için geriye pirüpak iki sorunumuz kaldı. Bunlardan ilki GK’nin kamu borcu, diğeri ise ülkenin üstüne binen özel sektör-banka yükü. Avrupa’nın ortalama kamu borcunun milli hasılaya oranının %90’a yakın olduğu günümüz dünyasında GK’nin 71’lik borcu kabul edilebilir düzeyde.

Ne var ki 2010’da sadece %60 olan bu oranın yıl sonunda %90’a yükselmesi bekleniyor (AB tahmini). Ayrıca kurtarma operasyonu sonrası gelen açıklamalardan anladığımız kadarıyla 2020 yılında bu oranın %100 olması bekleniyor. Bütçe açığı da %6.5’te ve yükseliyor… Bankalar tarafında durum bira daha karışık. Milli gelirin kabaca 7 katı olan banka varlıklarının AB düzeyine indirilmesi isteniyor. Burada da %350’ler civarında bir oran söz konusu. Detaylara geçmeden, bu kadar varlığın azaltılmasının tek bir sonucu olabilir; ekonomik yavaşlama.

 

ANLAŞMANIN DETAYLARI

Cumartesi satır başları belli olan ve hafta sonu bitmeden detaylara gelen açıklamalara göre:

-  Bütçe açığının daraltılması için GSYİH’nin %4.5’ine tekabül eden tasarruf tedbirleri alınacak

-  AB’nin en düşüğü olan %10’luk kurumlar vergisi 2.5 puan artırılacak

-  Gelirlerden alınan stopaj yükseltilecek

-  Telekom, elektrik, limanlar gibi sektörlerde özelleştirmeler yapılacak

-   Rusya’dan alınan 2.5 milyar euroluk kredinin geri ödeme şartlarında yumuşama istenecek.

-   Son olarak ve belki de en önemlisi mevduat sahiplerine ‘zorunlu vergi takası’ uygulanacak.

 
Eminim ki sizler de vergi hikayesini yakından takip etmişsinizdir. Buna göre 100 bin euroya kadar olan hesaplarda %6.75, üstü olanlarda ise %9.9’luk bir vergi uygulanacak ve bu tek sefere mahsus olacak. Hazır Pazartesi günü de bankacılık tatili olduğu için hesaplar yapılacak ve Salı günü bankalar yeniden açıldığında herkes yeni hesabı ile başbaşa kalacaktı. Ne var ki bu anlaşma için onay gerekiyor. 56 sandalyeli meclisin sadece 20 sandalyesi hükümete ve Anastasiedes’e ait. Kalanların bu işe ne kadar sıcak yaklaşacağı bilinmiyor. 70 milyar euroya yaklaşan mevduatın yaklaşık %37’sinin yabancılara ait olduğu hesaplanıyor ve bunun önemli bölümü de Rus hesaplarında bulunuyor. Bu sebeple, karar politik mi bilemem ancak ben biraz daha detay vereyim ve kararı siz verin.

Ülke neden bonoların yeniden yapılandırmasına gitmedi derseniz, bonoların çoğunlukla emeklilik fonlarında ya da bankalarda olduğu cevabını vermek yeterli. Böyle yapılsaydı, bankaların zararını yine mevduat sahipleri yüklenmek zorunda kalacaklardı.

Çok kısa bir örnek vermek gerekirse...

Laiki Bank (Bank Popular) bilançosuna bakmak yeterli. Ben baktığım kadarıyla kısaca ifade edeyim. Banka 30 milyar varlık tutarken bunun 17 milyarını mevduatla, kalan 10 milyar civarını da Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) aldığı ELA (Acil Destek Programı) ile fonluyor. Bu durumda tabii ki ECB’ye de söz düşüyor. İşte bu noktada ECB diyor ki, eğer kimse zarar etmezse sonunda herkes zarar edecek. Bu seneple de böyle bir yol buluyorlar. Diğer yandan, işin biraz tatlandırıcısı olması için bu vergiyi bir tür swap (takas) anlaşmasına çeviriyorlar. Bu anlaşmaya göre siz mevduatınızın bir kısmından vazgeçerken bir yandan ya banka hissesi alma hakkınız oluyor ya da ileride gaz şirketi ortaklığı verecek olan bir gaz şirketi varantı almış oluyorsunuz, böylece sen sağ ben selamet. Burada tartışılan önemli bir konu da mevduat sigortasının çalışmaması ve risksiz getiri olarak da bilinen mevduatın içine risk sızması. Bir de neden küçük tasarruf sahiplerine zarar ettirildiği konusu var. Onun sebebi de çok komik. 100 binin altında ne kadar mevduat olduğunun bilinmediği ve farklı hesaplarla bu bariyerin aşılabileceği düşünülmüş. Datasını tutamayan ülkenin durumu ne yazık ki bu oluyor.

 

BİTİRİRKEN

Yazacak çok şey olmakla birlikte, bono sahiplerinin zarar ettiği (bakınız Hollanda’daki son SNS batışı) ve mevduat sahiplerinin paralarını bir kısmı karşılığında (bkz. GK) zorunlu takasa girdikleri bir dünyanın giderek enteresan bir hal almış olması ilginç gerçekten. Risksiz faiz oranı vs. Gibi birçok varlığın değerini ya da kredinin maliyetini/getirisini hesapladığımız değerlerin belki de yeniden düşünülmesi gerekecek. Ayrıca bu zamana kadar elden geldiğince kontrol altına alınmış olan krizin yeniden kendini bu formda göstermesi ya da göstermesine izin verilmesi de ekstra ilginç. Yarın İspanya’da işler kızışınca gazete okuyan, internete girebilen mudiler acaba nasıl davranırlar?

Meclisin bunu kolaylıkla onaylamayacağını düşünüyorum, onaylanırsa hesaplar başka. O zaman ayrıca tartışırız…