Advertisement

Uzun süredir görüşmeleri yapılan Trans Pasifik Paktı dün itibariyle imza edildi. ABD, Avustralya, Brunei, Şili, Japonya, Kanada, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur ve Vietnam arasında imzalanan anlaşmanın final onayları içinse birkaç ay daha beklemek gerekecek.

Bu ülkeler arasındaki entelektüel haklardan ilaç formüllerine kadar birçok alanı kapsayan endüstri için hayat bundan sonra aynı olmayacak. Dünya ekonomisinin %40'ını oluşturan ekonomiler için böylece yeni bir dönem başlayacak. Sadece ABD açısından 18 bin gümrük tarifesinde değişiklik olacağını Beyaz Saray tahmin ediyor. Japon yedek oto parçalarından Avustralya madenlerine kadar birçok sektör yeni fırsatlar kollayacak. Vietnam'ın karidesinden Yeni Zelanda'nın süt üreticilerine herkes yeni anlaşmanın içeriğini merak edip araştıracak.

Peki anlaşma şartları ne zaman tam olarak teşekkül edecek ve hayata geçecek? Ülkelerin ulusal meclislerinde onay vermeleri ile start verilecek. Burada ilk akla gelen engel ABD. Keza ABD içinde muhalefet güçlü ve 2016 yılı bir seçim yılı ancak Obama şimdiden anlaşmanın geçebilmesi için önlemleri aldı. Görüşmeleri erteletebilecek meclis oyunlarından sakınmak için Kongre'de 'fast track' uygulaması devreye sokuldu. Yani bir kez görüşmeler başladı mı sadece evet ya da hayır demek mümkün olacak.

Burada dikkat çekilmesi gereken iki nokta var. İlki Çin'in anlaşmada yer almaması. Görüşmeler süresince şekillenen model Çin'in pek de arzu etmediği yerlere doğru kaymış durumda. Çin'in bu projeye karşılık verdiği fikri ise İpek Yolu'nu yeniden canlandırdığı 'tek kuşak, tek yol' mottolu projesi. Ancak anlaşmalar sağlandığında şüphesiz ki Çin mutsuz olacak. Bu iki kanaldan olacak. Bölgede artan ABD nüfuzu ve eksilen ticari hacim.

Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise NAFTA (Kuzey Atlantik Ticari Paktı) üyesi ülkelerin yeni anlaşmalar peşinde olmaları. Bu eski ticaret rotalarının yer değiştirdiğini ve eski anlaşmaların hükmünü yitirdiğini bize anlatıyor. Asya yeni rota. Rotanın bir kusuru var yalnız. Küresel ticaretin dip yaptığı bir zamana rastlıyor. Artısı ise Çin'in ekonomik olarak cevap verebilecek durumda olmaması.

%2'nin üzerinde büyüyen ve enerji ihracatçısı olmaya hazır durumdaki ABD için Asya yeni hedef ve Pasifik ötesindeki partnerlerinin kimi avantajlar elde ederek kendileri ile ticaret yapmasından hiç de rahatsızlık duymuyorlar. Çin karşısında hegemonik pozisyon alma telaşı ve bölgeye daha fazla nüfuz etme planı belli ki terazinin bir kefesinde ağır basmış durumda. Asyalılar içinse Çin'e komşu olmanın ve ABD'den komşu muamelesi görmenin getirdiği avantajları kullanmanın heyecanı var.

Trans-Pacific Partnership (Pasifik Ötesi Ortaklık) henüz detaylandırılmaya muhtaç ancak şirketler ve sektörler bazında önemli değişiklikler getirecek. ABD için getireceği ticari faydalar pek tabii diğer ülkelere kıyasla daha küçük olacak. Bunun sebebi ülkenin yarışa pole pozisyonunda ve çok daha büyük bir hacimle katılıyor olmasından kaynaklanıyor. Ticaret dışında ise 'Çin'e karşı Japonya, Çin liderliğine karşı ABD önderliğ' tezini kuvvetlendirmesi bakımından tarihi bir adım.

Küresel siyasete etkileri ve dünya ticaretine katkıları bakımından 2016 boyunca izlememiz gereken bir ajandaya daha sahip olmuş durumdayız. Piyasalara etkisi ise zaman içinde ve anlaşmalar realize oldukça anlaşılacak. Ancak daha önce de değindiğim gibi şirket ve sektörler bazında hikayeler şimdiden fiyatlanmaya başlandı bile. Örneğin bu ülkelerde iştiraki olan ABD şirketleri artık çok daha düşük maliyetlere katlanmak zorunda kalacaklar ya da bu ülkelerde Detroit muhalefeti gören Japon otomobilleri (25 yıl sonra) artık çok daha az bariyerle karşılaşacaklar.

İzlemeye devam edeceğiz...