Advertisement

DOĞA VE İNSAN ORTAK YAPIMI

24 Haziran 2014'te 105 dolara yaklaşan Brent petrol fiyatı o günden sonra bir daha asla benzer seviyeleri göremedi. Sıcak bir yaz günü başlayan minik düşüşler sonraları hızlandı ve petrol fiyatı varil başına 30 doların da altına inerek son 13 yılın dibini gördü. Öyle görünüyor ki 100'lü seviyeleri telaffuz eden de kalmadı. Bloomberg terminaline tahmin veren 30'dan fazla analistin ortalama tahminleri Brent tipi ham petrolün 2019 sonunda 70 dolar olacağı yönünde.

Acaba Haziran 2014 sabahı Suudi Arabistan'dan bakıldığında bu gidişat hakkında fikri olan var mıydı? Bu gibi şeyleri hep merak ederim. Tahminim, o günlerde bazı korkular besledikleri ancak olay dizisinin nerede start alacağını kestiremedikleri yönünde. Ancak olan oldu. ABD patentli üretimin günlük 10 milyon varile koşması, dünya arzının artışı, İran'ın yarattığı potansiyel üretim artışı tehdidi, küresel talep koşullarının zayıf seyretmesi gibi faktörler petrol fiyatlarını baskılıyor. Her ne kadar 30'lu seviyelerden işlemler artık geçmese de petrolün kalıcı şekilde zarar gördüğü konusunda konuya yakın olanlar hemfikirler.

Enerji fiyatlarındaki gelişmelerin yanı sıra, alternatif enerji kanallarındaki gelişmeler de son sürat ilerliyor. İnsanoğlunun karbon salınımını kontrol altına almak ve daha yaşanabilir bir gelecek kurmak için yatırımlar ve araştırmalar yapılıyor. Hollanda'da 2025 yılından sonra benzin ya da dizelle çalışan araçlar satılmaması yönünde bir kanun teklifi dahi hazırlandı. Küresel enerji ihtiyacının fosil yakıtlardan -büyük ölçüde- karşılanmaya devam edeceğine şüphe yok ancak 10 yılların gelişini şimdiden okumak zor değil. Tahminler bire bir tutmayacak olsa da İngiltere'nin en büyük yeşil enerji sağlayıcılarından birinin hazırladığı şu grafiğe bakabilirsiniz. Kömür, gaz ve petrol rezervlerinin 2090 olmadan (en çok kömür dayanıyor) tükeneceğini varsayıyorlar. Bu konuda tutmayan tahminlerin listesi oldukça uzun ancak trendi okumak anlamında iyi bir gösterge olabilir.

ÜLKE YERLİ YERİNDE, SORUN MODELDE

Günlük 10 milyon varilden fazla üretim yapan ve bunun 7 milyon varilden fazlasını satan Suudi Arabistan yılı 100 milyar dolar ticari fazla ile kapatan ve 30 milyon nüfusu ile 80 milyonluk Türkiye kadar milli hasıla üreten bir ülkedir. En azından bugüne kadar öyleydi. Ancak ne zaman ki askeri harcamalar bütçeyi sarsmaya başladı ve buna 30 dolarlara çakılan petrol fiyatı eşlik etti, işte o zaman ülke için değişim başladı.

2015'te 97 milyar dolar bütçe açığı veren ve bu yıl 87 milyar dolarlık açık vereceğini düşünen ülke için riskler büyük. Bunlardan ilki dolar çıpasını kaybetmek ve Riyal'i devalüe etmek. Diğeri ise sürdürülemez bir bütçe ortaya koymak ve bozulan mali denge ile birlikte hiç alışılmadık şekilde borçlanmaya gitmek. Borçlanmak dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Suudlar için de bir yol ancak ortada bu borcu satın alacak yatırımcılar için 'credible / inanılır' bir plan olması gerekiyor. Oysa hem oynak olan hem de sert düşen emtia fiyatları olsa olsa güven sarsıcı bir değişken olarak denklemi bozuyor.

Riskleri sıraladıktan sonra doğruyu bulmak için ülkenin güçlü yanlarını saymak gerekiyor. Doğal kaynaklar bunun başında geliyor elbette. Ne var ki yukarıdaki sebeplerle ekonomiyi yöneten aile artık buna güvenemiyor. Bir diğer önemli güven unsuru ise ülkenin birikimleri. 2014 yılında 730 milyar doları aşan bu kumbara (döviz rezervleri) şimdilerde 582 milyar dolara gerilemiş olsa da ülkenin 45 aylık ithalatını karşılamaya yetecek kadar büyük aslında. Diğer yandan, Aramco gibi büyük bir şirket (2 trilyon dolar üzerinden %5'inin halka arz edileceği açıklandı                ( http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1875004-sarabistan-prensi-aramconun--5ten-azi-halka-arz-edilecek ) ülkenin önemli hazinelerinden biri.

750 milyar dolarlık ekonominin sorunu çok bildik. Milli hasılanın %40'ının, ihracatın ise %90'ının petrole bağımlı olması. Kişi başı 25 bin dolarlık milli geliri, çıpalı bir kurla ve bu girdilerle götürmek imkansızlaşıyor. Yoksa Arabistan batıyor, ekonomi borç batağında içerikli haberlere itibar etmemeli. Gerçek sorun, modeli sürdürmekte.

İHTİYAÇLAR DEĞİŞİM GETİRİYOR

Modeli sürdürmek problemli olduğuna göre ülkenin yapması gereken modeli değiştirmek. Burada en bildik yol piyasa ekonomisine doğru bir geçiş yapmak; ilan edilen yol haritası da aslında bunu muştuluyor. Ulusal Dönüşüm Programı adı altında önemli değişiklikler ilan eden ülke vergi artışlarından varlık satışlarına, harcama kısıntılarından verimlilik yönetimine ve özel sektörün ekonomiden aldığı paya kadar reformlar açıkladı. Bu transformasyonun 2030 yılına kadar tamamlanması planlanmış.

Ekonomiyi petrol bağımlılığından kurtaracaklarını açıklayan Prens Bin Salman bunun getireceği sosyal yüklerin de elbet farkında. Sübvansiyonları kesmek, bürokrasiyi ve devletin düzenini buna göre yapılandırmak gerekecek eğer açıklananlar gerçekten hayata geçecekse. Bu durumda otoritenin vatandaşlar ile ilişkisinde yeni bir düzen doğacak gibi görünüyor.

Bu bölümün iki paragrafından çıkan sonucu yalınkat şekilde ifade edecek olursa;

1/ Üretim biçimi değişecek

2/ Yönetim biçimi değişecek

Üretim ve yönetim biçimi değişiyorsa sanırım buna bir 'devrim' denebilir?

Toparlamak gerekirse, Suudi Arabistan'da ekonomik realitenin kendini dayatması ile büyük bir değişimin eşiğinde olabiliriz. 70'lerde kurulan 'petro dolar' ekonomisi dönüşüyor. Bu değişimi doğru yönlendirmek ülkenin önümüzdeki 50 yılda bölge siyasetinde söz sahibi olmasını ve kişi başı milli gelirini müreffeh seviyelerde muhafaza etmesini sağlayabilir. Aksi, hepimiz için zorlu bir süreç demek olacak...