Advertisement

 

BELİRSİZLİK EN BÜYÜK BELİRLEYİCİDİR

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisini 22 Mayıs'ta kongreye götürme kararını açıklaması ile birlikte Türkiye siyaseti için yeni bir dönem açılmış oldu. Böylesi bir durumla ilk kez karşılaşan Türk piyasaları için de her bilgi yeni, haber akışı ise belirleyici nitelikte.

Politik riskin fiyatlara girdiği günlerin sabahları yatırım şirketlerinde oldukça zorlu geçer. Kurumun stratejisti, ekonomisti ve analistleri kendi sektörlerini & alanlarını pazarlama departmanlarına aktarırlar. Müşteri temsilcileri, portföy yöneticileri ya da satışçılar bu dağıtılan bilgi çerçevesinde bilgiyi yayarlar ve nihai karar vericiler ya da bizzat kendileri fiyatları oluştururlar.

Bir beklenti oluşturana kadar en zorlu süreç hesap kitap yapmak ve bunu karar komitesinde kabul ettirmektir. Teziniz bir kez kabul görüp kurum görüşü haline geldikten sonra herkes aynı hedefe bakar ve pazarlama dokümanlarınız oradaki fikirleri işler, piyasadaki fiyatlar böyle böyle oluşur. Bu süreç boyunca en kötüsü belirsizliktir. Ne olacağını öngöremezken ne olacağını bilemezsiniz de. Bu yüzden herkes 'piyasa için en kötüsü belirsizliktir' der.

POLİTİK RİSKİN GERİ DÖNÜŞÜ

Dün gelen 'Ak Parti kongreye gidiyor' başlığı piyasaları bir belirsizliğe savurdu. Dolar / TL 2,9760'a çıkarken, ABD'de işlem gören Türkiye ETF'i günü %8'e yakın aşağıda tamamladı. Ne zaman ki bugün açıklamalar yapıldı, piyasadaki kayıpların hızı da kesildi. Borsa İstanbul 100 Endeksi günü gördüğü dip seviye olan 77.5 binin 1.200 puan üzerinden tamamladı. Ne var ki %0,9'luk kayıptan kurtulamadı. TL ise Dolar'a karşı bir ara 2,90'ın da altına indi. Kapanış ise 92'ler civarından yapıldı.

Benzer bir hareketi faizlerde de gördük. 1 yıllık Dolar / TL swap faizi %10,30 trade ettikten sonra 15 baz puana yakın geri çekildi. 2 yıllık gösterge niteliğindeki TL cinsi bono faizi ise %9,80'in üstünden döndü ve kapanış 10 bps aşağıda yapıldı. 5 yıllık USD cinsi Türk CDS de benzer bir muamele gördü. 270 bps'ye yaklaşan ve Türkiye riskinden koruma sağlayan enstürman önceki günün kapanış seviyesi olan 263 baz puana kadar indi; akşam saatlerinde ise yeniden 267'leri ekranlardan okuyoruz.

Yukarıdaki paragrafların kısa vadeli göstergeleri okuyarak bize rehberlik ettiği konu basit. Piyasalar ilk açıklamaları hemen önlerini görmek için kullandılar. Zaten kısa sürede 'geçmiş kısa sürelere' göre fazladan değer yitiren varlıkları yatırımcılar satın almaya çalıştılar. Peki neden gün içi zirvelerden döndük? Kısa vadeli bir hareket olsa da buradaki düzgün piyasa okuması bize cevabın devam eden riskler olduğunu söylüyor. Bunun sebebi de daha geçtiğimiz hafta fiyatlarda olmayan politik riskin birden hayatımıza girmiş olması.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan, ilgili makamların ekipleri ve meselelere bakışları arasındaki farkları herkes bilmiyor muydu? Pekala biliyordu. Peki öyleyse neden fiyatlanmadı? Bunun cevabı basittir. Kimi kuyruk riskleri fiyatlamak zordur. Onlar olduktan sonra ancak tepki verebilirsiniz. Olmalarını beklememek isteyenler olay mahallinden uzaklaşırlar. Örneğin, Rusya ile sorunlar oldukça ciddi değil mi? Suriye tarafından her gün ülkemize roketler atılmamakta mıdır? Terör eylemleri olmamakta mıdır? Bu durumda varlık fiyatları nasıl yükseliyor? Ya da hiç politik risk yoktu demek mümkün müdür? Ancak yukarıda anlattığım gibi bunları sürekli şekilde fiyatlamak oldukça güçtür. Bunlar başa geldikten sonra uyarı yapanlar ve finansal piyasalara ilişkin yorum yapanlar bizatihi para yönetme işinden gelmeyen, başka meslek erbaplarıdır.

Politik risklerin yatırımcılar tarafından daha önce fiyatlara sokulmamış olduğunu nereden anlıyoruz? Sadece kendilerinin beyanları dahi bunu bize söylese de bunu fiyatlardan kontrol etmek mümkün. Faiz indirimlerine rağmen yükselen TL, gelişmiş borsalar içinde en iyi performanslardan birini sergileyen borsa endeksi ve neredeyse 2 puana yakın düşen tahvil faizleri, üstelik de her vadede. Bunun yanına memlekete akan 3 milyar dolardan fazla portföy girişini de yazdığınız zaman tablo netleşiyor. Peki düne kadar neden Türk Lirası en çok tercih edilenler arasındaydı? Küresel şartlardaki kısa vadeli hızlı toparlanma ve getiri arayışı en öne çıkan faktörler. Benzerleri arasında daha hızlı büyüyen ülke ekonomisi ve düşmekte olan enflasyonu da buna ekleyebiliriz. Bu yazdıklarım yerli / yabancı tüm yatırımcıların ortalama görüşünü temsil etmektedir.

Buraya kadar yazılan herşey piyasa şartlarını anlayabilen, dünyayı ve Türkiye'yi yakından izleyenlerin ortak görüşünü temsil edebilir. Ancak bundan sonrasının bir ayrışma noktası olabileceğini değerlendiriyorum.

BUNDAN SONRASI

Yaşanan gelişmelerin kolaylıkla sindirilebilir cinsten olmadığı gerçek. Aylardır yatırımcılara ve iş dünyasına mesajlar veren bir yönetimin yarın olmayacağı bir vakıa. Ancak piyasa fiili durumları geri çevirmeyi düşünmez. Piyasa oyuncuları, fon yöneticileri eldeki verilerle yarına bakarlar. Şimdi onların merak ettikleri soru sayısı en net şekliyle 3'tür.

- Yeni hükümet tam olarak nasıl teşekkül edecektir?

- Yeni ekonomi yönetimi tam olarak hangi prensipleri benimseyecektir?

- Ülke bir erken seçime mi gitmektedir?

Sayın Başbakan'dan aldığımız mesajlar bir erken seçimi işaret etmemekte, yönetimde içerik olarak büyük bir değişiklik öngörmemekte ve yeni hükümette mevcut 64. hükümete göre büyük kaymalar olmayacağına vurgu yapmaktadır. Açıklamalar ve doğacak realite arasındaki boşluk ne kadar küçük olursa piyasaların bu hikayeyi satın alma hızı da o kadar yüksek olur. Boşluk büyüdükçe ivme de tersine işler. Bana kalırsa yeni dönemin 'sadece lokal gelişmelere' bağlı çözümlemesi piyasa tarafından bu şekilde yapılacaktır.