Advertisement

Merkez bankasının merakla beklenen enflasyon raporu geride kaldı. Kendi payıma, başkanın sunumunun ardından gelen soruların oldukça yönlendirici ve onlara verilecek cevapların da aynı ölçüde doyurucu olmasını bekliyordum. Öyle de oldu. Son zamanların belki de en etkili buluşmasıydı.

Merkez Bankası yaklaşık 2,5 çeyrektir faiz indiriyor. Piyasa bu indirimlere oldukça makul tepki veriyordu. Ta ki ülke risk primi bu indirimlerin piyasa fiyatlamasına girmesine müsaade etmeyene kadar.

Darbe girişimi, Moody's derken, hem TL benzerlerine kıyasla negatif ayrışmaya başladı hem de faizler yükselmeye başladı. 15 Temmuz'dan bu yana JP Morgan'ın Gelişen Ülkeler Kur Endeksi değişim göstermezken TL bu sürede Dolara karşı %8'den fazla değer kaybetti. Ülkemizin dolar cinsinden 10 yıllık kıymetinin faizi bu aralıkta aynı vadeli Amerikan tahvilinin faizine nazaran 2 kat artış gösterdi. Borsa ise TL bazında %5 düştü ve bu vadede benzer ülkelerin borsaları dolar bazında ortalama %6 değer kazandılar.

Bunca zahmetli rakamı kısa kısa vermemin sebebi şu. Andığım tarihlerden sonra, varlıklarımıza bakış değişti. Düşen faizlerle beraber TL'nin üzerindeki koruma kalkanı zayıfladı. Altın hariç net rezervler 15 milyar dolarlara indi ve Fed'in faiz artışı yaklaşıyor. Açıkçası, Fed'in faiz artışı sonrasında gelişen ülkelerde ve küresel faizlerde rahatlama beklesem de bir merkez bankasına tavsiye veriyor olsam iki kere düşünürdüm. Çünkü merkez bankası pozisyon alıp, haksız çıkınca stop out olabileceğiniz bir yer değil. Bu yüzden yastıklarla, bariyerlerle ve ölçülü şekilde gitmek gerekiyor. Anlıyorum ki merkez bankası bunun farkında.

YATIRIMLAR MI TÜKETİM Mİ?

Ekonomi borsadan, tahvillerden ve FX'ten ibaret değil elbette. Her ne kadar bu saydıklarım onun göstergeleri olsa da. Böylesi sıkışık bir zamanda enflasyon hedefinden belli ölçüde feragat ederek bankanın büyümeyi desteklediğini görüyoruz. Bu, dünyanın birçok yerinde böyle. Ancak birçok yerinde de değil. Tercih meselesi... Ancak geldiğimiz noktada soru işareti şu: Faiz indirimleri büyümeye destek veriyor mu? Veriyorsa hangi büyümeye destek veriyor?

Ülkemizde özel yatırımlar çeşitli sebeplerle çeyreklerdir aşağı gidiyor ve bu çeyreklerde faizlerin düşük ve yüksek günleri oldu. Yani yatırımlar faize karşı hassasiyetlerini kısmen yitirmiş durumdalar. Diğer yandan, her faiz düşüşü özel tüketimi canlandırmaya yardım etti. Telefon, araba ve giysi almayı sevdik. Faiz indirimlerine tepki veren bu sektörler ne var ki bizim 'fazlaca' canlanmasını istediğimiz alanlar değiller. Bu alanlar cari açığı besleyen alanlar çünkü. Elbette ki kısa vadeli canlandırma tedbirleri almamız normal çünkü ülke gerçek anlamda olağan üstü zamanlardan geçti, geçiyor. Ancak indirimlerin artık buraları uyardığını ve yatırımları körüklemediğini görmek gerekiyor. Faize duyarlı olmayan yatırımlar kaleminin başkaca dertleri var. Bunlar hukuk, yatırım ortamının iyileşmesi gibi hayati maddelerdir.

Bu durumda, hızla değer kaybeden TL'den rahatsız olan, yüksek faizi törpülemek isteyen banka ne yapmalıydı? Sanıyorum toplantıdan önce vereceğim cevap sadeleşmeyi bitirmek olurdu. Merkez bankasının bunu en kısa sürede yapacağız dediğini duydum. İlk toplantıda bunun biteceğini tahmin ediyorum. Bu hem uzun vadeli faizleri dizginleyecek hem de TL'nin istikrara kavuşmasına yardımcı olacak bir karar olacaktır bana göre. Yalnız, unutmamakta fayda var; tek başına belirleyici bu olmayacak. Küresel 'itme' faktörleri daha baskın olacak. Bizim ürettiğimiz 'çekme' faktörleri ise bu ortamdan ne kadar pay alacağımızı bize söyleyecek.

ENFLASYON HALA PROBLEM

Merkez bankasının yegane hedefi olan enflasyonda ise resim iyileşmesine rağmen hedeften uzağız. 2017 sonu tahmini %6'dan %6,5'e çekildi. Bu yıl sonunda ise 7,5'lik tahmin aynen korundu. Gıda komitesinin çalışmaları ve diğer faktörler ile manşet enflasyonda düşüş beklense de öyle görünüyor ki ithalat fiyatları kaynaklı bir enflasyon yükselişi bekleniyor.

Buradan sonra, ne kadar çok kurda değer kaybı o kadar fazla enflasyon. Bunu unutmamak lazım.

Takıldığım teknik bir konu ise çıktı açığı tahminleri. Yavaşlayan küresel ekonomi ve son yıllarda yaşadığımız gelişmelerden sonra potansiyel büyümemizin aşağı geldiğini tahmin ediyorum ancak bunu hesaplayamıyorum. Merkez bankası buna yeni açacağı blog ile cevap üreteceğini söyledi. Heyecanla bekliyorum. Yeni hesaplamalar benim tahminlerim ile uyumluysa faizlerin seviyesi neredeyse tam yerinde olabilir.

Toparlamak gerekirse, geldiğimiz noktada merkez bankası çoklu hedef izleyebilecek lükse sahip değil artık ne yazık ki. Bu yüzden büyük ölçüde enflasyon hedefine bağlı kalması ekonomiye ve finansal istikrara en büyük katkıdır. Bunun ilk adımı da sadeleşmeyi bitirerek belirsizliği ortadan kaldırması olacak.