Advertisement

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bugünkü kararıyla beklentileri aştı. Piyasa ekonomistlerinin ve kamuoyunun ortak kanaatinin aksine üst bandı 25 baz puan ve haftalık repo faizini yarım puan yukarı çekerek yeni koridorun üstünü %8,50 ve haftalık fonlamayı %8 yaptı. Aynı zamanda döviz likiditesini artırıcı adımlara devam edildi. Bunu, döviz cinsi zorunlu karşılıkları yarım puan indirip 1,5 milyar dolarlık meblağı serbest bırakarak yaptı. Böylece son ayda yaklaşık 5 milyar dolar bu kanalla piyasaya dönmüş oldu.

BloombergHT anketine katılan ekonomistlerin değişim beklemediğini ancak kafalarda artış olanlar kurumlar olduğunu ve ankete katılan yabancı ekonomistlerin artış beklediklerini görmüştük. Ne ki bu denli bir hamle beklenmiyordu.

NEDEN ŞİMDİ?

Hiçbir vatandaş faizlerin artmasını istemez. Ancak gerek uzun vadeli faizleri aşağı çekebilmek için gerekse de döviz kuru kaynaklı bir enflasyon yaratıp faizlerin gerçekten yükselmesini önlemek için kimi zaman ön almak gerekiyor.

Merkez bankası, karar metninde ekonomideki yavaşlamaya rağmen bu kararı neden aldığını oldukça yalın bir dille tarif ediyor.

'(...) yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artış ve yüksek oynaklıklara bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Kurul, söz konusu gelişmelerin beklentiler ve fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir.''

%15 olduğunu kabaca hesapladığımız döviz kuru geçişkenliği sebebiyle ithal mallar pahalılaşacak ve manşet enflasyonda artış görülecekti. Bunun etkilerini göreceğiz ancak fiyatlama davranışlarının bozulmaması için böyle bir karara imza atıldı. Buraya gelene kadar TL likiditesi kısılabilir ve TL'nin fiyatı artırılabilirdi. Döviz satım ihaleleri başlayabilirdi. Doğrudan müdahale gelebilirdi. Ancak sonunda faiz artışı daha yüksek şekilde gelmek durumunda kalabilirdi. Bunu daha önce gördük.

DÖVİZ KURU İHTİYACI GÖSTERDİ

Aşağıdaki grafik REDK yeni düşükler yaptığında merkez bankasının davranışlarını gösteriyor. 2011'de fonlamayı pahalı hale getirdiğinde de 2014 yılında sert faiz artışı yapıp ardından 2016'da üst bant indirimlerine ara verdiğinde de REDK sert şekilde zayıflamıştı. Bu da benzer bir durum. Bu endeks 2003'te başlayan günlerine neredeyse dönmüş durumda. TL sert şekilde zayıflıyor. Küresel olarak Dolar değer kazanıyor, doğru. Ancak TL'nin benzerlerinden ayrışan hikayesini de görmeli. İşte adımlar tam da bu yüzden atılıyor.




BURADAN NEREYE?

Merkez bankası sadeleşmeyi bitirmekte biraz da olsa geç kaldı. Şimdiki hamlesi ile sanıyorum ki bu telafi edilmiş oldu. Kendini oyunun içinden çekti. Kredibilite kazandı. Faiz ilişkin tartışmaların yeniden arttığı bankanın hızlı ve yerinde hamleler yapamayacağı algısı sert bir şekilde kırıldı. Bu noktadan sonra daha fazla faiz artışı gerekebilir mi? Bunu ülkenin iç gündemi ve Trump'un ajandası belirleyecek. Ancak böylesi bir ortamda gereksinimin kaynağı TCMB olmayacak, bu belli.

TL varlıklar açıklamanın ardından oldukça olumlu etkilenseler de günün devamında satış baskısı arttı. Sanıyorum ki bu Avrupa Parlamentosu açıklamaları, Suriye'deki acı kayıplarımız ve ABD'nin Şükran Günü sebebiyle tatil olmasından kaynaklandı. Kararı 1 hafta içinde göreceğiz.

TL'nin olumsuz ayrışmaması için önemli bir adım atıldı. Devamını küresel piyasalar ve iç gündem belirleyecek.

Peki TL üzerindeki değersizleşme baskısı bitti mi? Bunun merhemi merkezde değil. Cevap reformlarda, eğitimde, yatırım ortamının iyileşmesinde saklı.