Advertisement

47. Davos Zirvesi İsviçre’nin adıyla aynı kasabasında başlıyor. Oldukça hacimli bir akış programı, 6 binden fazla katılımcısı ve olağan üstü güvenlik önlemleri ile oldukça fazla vaatte bulunuyor zirve.

Bu yılın konuları hayli ilgi çekici ve gelecek vaat ediyor:

- 4. Sanayi Devrimine Hazırlanmak

- Küresel İş Birliği İçin Sistemleri Güçlendirmek

- Küresel Ekonomiyi Yeniden Canlandırmak

- Piyasa Kapitalizminin Reformu

- Kimlikleri Pozitif Yöntemlerle Tanımlamak

Kimi konular aslına bakılırsa oldukça yüzeysel ya da teorik görünüyor ancak öyle değiller. Örneğin, çağımızın sorunları olarak küresel ekonomik yavaşlık, popülizmin yükselişi, kimliklerin kendini aşırılık ile ifade etmeleri gibi önemli gerçekler var. Diğer yandan dünyanın bir bölümü ise ‘Büyük Veri’ & ‘4. Sanayi Devrimi’ & ‘Nesnelerin Interneti’ gibi konulara eğilerek aradaki farkı açıyor.

Küresel eşitsizlik yükseldiği gibi ülkelerin kendi içindeki eşitsizlik de yükselişte. Ülkemiz de maalesef küresel eşitsizlik endekslerinde başlara oynuyor, en azından modern dünya içindeki sıralamamız bu. Dolayısıyla konu bizi yakından ilgilendiriyor.

Peki diğer tartışma başlıkları bize uzaklar mı?

Katma değerli ihracatın tümü içindeki payı bir elin parmağını bulmayan ülkemiz için maliyetleri daha da aşağı çekecek ve neyi nasıl ürettiğini kökünden değiştirecek olan yeni sanayi dönüşümüne uzak kalmamız düşünülebilir mi?

Trump, Le Pen derken küresel popülizmin yükselişini ıskalayabilir miyiz? Peki ya bunun dayattığı yabancı düşmanlığının bize faturasını görmezden gelebilir miyiz? Topraklarımızda resmi rakamlarla bile 3 milyonu aşan sayıda göçmene ev sahipliği yapan biz? Hiç sanmıyorum…

Kendilerini kuşatılmış ve seslerini duyuramaz hissedenlerden devşirilen teröristler ve bunların yarattığı vahşeti es geçmemiz olası mı? Hem de bu kadar acı tecrübe yaşadıktan sonra. Kenarda köşede kalmışlara bakmadan ilerleyemeyiz.

Resesyona giren ihracatımız için de azalan sermeye akımlarına bakarak hayıflanacağımız ortam için de küresel yavaşlamayı anmadan geçmek olmaz. Bundan mustarip olanların başında biz gelmiyor muyuz?

İşte tüm bunlar yaşanırken ‘toklar’ ‘açları’ kurtarmanın hayalini kuruyorlar. Bunu tartışıyorlar. Onları samimi bulmayan ‘açlar’ ise bu girişimleri hiç de samimi bulmuyorlar.  Hem de tam bizim yayın yaptığımız istasyonun arkasında. Önümüzde kongre merkezi, arkamızda camlardan sarkan ‘Davos’u silip süpüreceğiz’ yazan pankartlar.

Bu karmaşada dikkatimi çeken iki şeyden biri bu oldu. Diğeri ise yukarıda bahsettiğim gibi bizi her yanıyla yakından ilgilendiren bu meseleye ülkemizden düşük kalan ilgi. Gerek siyasilerden gerekse de iş dünyasından oldukça düşük katılım var. Hayır olsun…