Advertisement

ABD Başkanı Trump kamuoyu yoklamalarının aksine 8 Kasım'da ABD Başkanı olmuş, tüm dünya siyaseti ve küresel piyasalar ters köşe olmuştu. Banko değil de plase olarak yarışan adayın söylemleri bu yüzden ancak vaziyet belli olduktan sonra dinlenmeye başlandı. Bunda hem kendisinin kazanmasına yönelik beklenti olmamasının payı var hem de Trump'un açık ve anlaşılır bir söylem üretmemiş olmamasının.

Ekonomik planını tam olarak ortaya koymayan yeni başkanın kabinesi de politikası da şimdilerde belli olmaya başlıyor. Bu sebeple, o kabine üyesi adaylarının söylemleri kıymetli. Başkanın ilk icraatını bilfiil izlemek de önemli. Bilhassa ilk yüz gün ABD siyasetinde başkanın gideceği istikameti anlamak için iyi bir gösterge.

Başkanın ilk eylemlerinden biri seçildiği günü 'Vatansever Adanmışlık Günü' ilan etmek oldu. Trans Pasifik Anlaşmasında masadan kalkıldı ve NAFTA'nın (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) gözden geçirileceği açıklandı. Ortadoğu'dan, içinde İran'ın da olduğu 6 ülkeye bir süreliğine vize izni verilmeyeceği açıklandı. Bildik düzen tersine dönüyor.

Ardından sıklıkla 'bu arada Meksika'ya da duvar örülecek' diyerek cümlelerini bitirdi. Romalı senatörün sürekli olarak 'Carthego delenda est' diyerek her sözünü bu kalıp ile tamamlaması gibi. Yani '(...) ve Kartaca da yıkılacaktır' mealinde okuyabileceğimiz meşhur tarihi söz. Kader bu ya, Kartaca da gerçekten yıkılmıştır. Ne var ki bu propagandayı yapanın ömrü onun yıkıldığını görecek kadar vefa etmemiştir. Neyse...

Amerika ve 'özgür dünya', kürenin kalanına globalleşme paketini satarken bunu sadece söylemde bırakmadı elbet. Her ekonomik düzenin bir politikası, her politikanın bir hukuku, her hukukunu bir düzeni ve her düzenin bir kültürü vardır. Bunları küreselleşme için yerli yerine oturtmak gerekir. Sistem, kural bazlı liberalizm ve çok kültürlülük üzerine kuruludur. Ülkeler arasındaki kurala bağlı ve açık piyasalar uluslararası anlaşmalar ile garanti altına alınmıştır. Büyük şehirler metropoldür ve başlı başına birer kültür temsilcisidirler, kendileri ayrı bir ekonomidirler.

Sistemin adı kapitalizm, ruhu liberalizmdir.

Hatta Neo Liberal olarak anılan muğlak kavram kampının şampiyonu Fukuyama bu sistemi son sistem olarak tarif eder. Ona göre kapitalizm kazanmıştır. Sosyalizm ve faşizm yıkılmıştır. Artık tarih hep aynı çizgide akacaktır. Final, son galibiyet... Bu tezin adı 'Tarihin Sonu' olarak da bilinir. Peki bu düzeni kuranlar onun temelleri ile oynuyorlarsa ne olacak?

Serbest ticaret, kural bazlı takas, özgürlükçü ve küresel felsefe bizatihi gardiyanı tarafından devriliyorsa ne olacak? Çok ulusluluk tezi 'First America / Önce Amerika' tezi ile yer değiştiriyorsa? Demokrasi iyi hoş ama sınırları biraz gevşiyorsa? Kapitalizmin dayattığı normlar uluslararası standartlara dönüşmüşken o standartlar kapitalistler tarafından zorlanıyorsa? Bu rejimin doğuşunu muştulayan Sovyet Rusya yeniden doğuyorsa ve onu mezarından çağıran olay yerine dönen katili ise?

Trump ve kabinesi bir yola girdiler. Bu yolun tarifi bizde yok. Oraya varılacak mı, varılan yerde ortaya çıkacak manzara nedir; henüz belli değil. Bu yüzden her şey havada. Fikir ve propaganda bulutu yağmur olup yağdığından toprağa düşeni elle tutup anlayabileceğiz.

Finansal piyasalara ve ekonomik gidişata vardırmak gerekirse, hangi varlık yüzde bir yükselir hangisinde büyü fonlar nereye yığılmışlar elbette konuşuyoruz, konuşacağız. Ancak yaklaşmakta olan, tüm korelasyonları ve varlıkları temelden etkileyebilecek bir yapıda geliyor. Ya yaklaşmakta olan değişime uğrayacak ve atmosfere girdiğinde kürenin koşullarına göre tıraşlanacak ya da sert şekilde çarpacak.

Dünya ekonomisi ve onun dayandığı sisteme bir reset gelecekse çok güçlü dolar göreceğiz. Dünya ticareti yavaşlayacak. Yamalı bohça olursa düşük dolar, düşük ticaret göreceğiz ancak bizim gibi ülkeler için riskler düşmüş olacak. Trump tüm iddialarından vazgeçerse bir belirsizlik geliyor. Zor bir yakın gelecek bizi bekliyor olabilir.