Advertisement

Küresel kriz vuralı beri her ekonomik adımın adı artık 'savaş' oldu. Ticaret savaşı, kur savaşları, gümrük savaşları vs.

Görünen o ki son hamlelerden sonra 'vergi savaşları'nı konuşur hale geleceğiz.

Lehman sonrası dünyada birçok kavram sorgulanır oldu artık. Vatandaş örneğin. Kimdir vatandaş? Dil kurumumuza göre 'yurtları veya yurt duyguları bir olanlardan her biri'. Chomsky ya da Nişanyan kadar yapamayacak olsam da basit bir mantık yürütme ile görüyorum ki kavram oldukça genişleyebilir. Örneğin, memleketin müreffeh olmasını isteyen herkes aynı yöne bakıyor demektir. Buraya yatırım getiren bir 'yabancı' da bunu istemez mi? Pekala ister. Öyleyse ona da vatandaşlık verelim?

Veriyoruz zaten...

3 milyon dolarlık tahvil alana, 1 milyon dolarlık taşınmaz alana, 100 kişilik istihdam sağlayana, 2 milyon dolarlık sabit sermaye yatırımı yapana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma hakkı veriyoruz. Artık hep birlikte yurttaşız.

Sadece biz mi? Pek değil.

Amerika da veriyor, Portekiz de. 5 yıl Malta tahvilini elinde tut AB vaandaşısın. Olmadı Almanya'da çeyrek milyon euroluk iş  kur, istihdam yarat; önce oturum sonra vatandaşlık var. Bizim modelin çok benzediği İspanya'ya bakalım. Koy cebine 1-2 milyon euro, vatandaşlıktan vatandaşlık beğen. İster Luis Enrique ol, istersen Xavi; uzun vadeli tahvil al, İglesias ol istersen. Hiçbiri yok mu? Aylık 1.200 dolarlık gelirini belgele, hop! Uruguay vatandaşısın. Yeni komşuların Arjantin ve Brezilya.

KURUMSAL VATANDAŞLIK

Yeni gözde ise kurumlar vergisi. Çok uluslu şirketlere 'go' talimatını veren politikacılar şimdi durup düşünmeye başladılar. Bu şirketler gittikleri ülkeleri sevdiler, birer yabancı damat gibi yerleşiverdiler dış alemlere. Bugün ABD'li şirketlerin kendi vatanlarına döndürmedikleri 2,6 trilyon dolarlık karları var. İşte şimdi Trump buna talip. Varlık barışı yapalım, getirin diyor. Bizim de arada bir yaptığımız gibi.

İrlanda var örneğin. %12,5'lik kurumlar vergisi ile AB ülkelerini çatlatıyor adeta. Böylece ne oluyor? Şirketler merkezlerini oraya taşıyorlar ve vergi yükünden kurtuluyorlar. Bizim iphone ve ipad'ların anavatanı orası şu sıralar. Ülke sadece bu şekilde 'yatırımlar' kanalı ile çift haneli büyümelere imza atarken kişi başına düşen milli hasıla 65 bin euro civarına dayandı. Nasıl? Kısmen vergi cenneti olarak.

Kürede gezen Amerikan karlarına göz diken Trump elbet burayı da atlamadı. %35 olan kurumlar vergisini %15'e çekmek için çabalıyor şu günlerde. Başarabilir mi, gelirler tarafı ne olacak ve benzeri onlarca sorun çıkarabilirim ama buradaki fikir farklı. Belli ki oranlar inecek. Daha rekabetçi olmak için, dünya ticaretinden pay alabilmek için bir nevi destek geliyor. Ne Fed'in gevşek politikası ne 4 trilyon dolarlık bilançosu bunu başaramadı. Öyleyse bir de buradan deneyelim.

Brexit sürecinde olan İngiltere'ye bakalım. Büyük ihtimalle 2019 bitmeden hükümet bunu gündeme getirecek ve güncellenmiş vergi oranları ile karşımıza çıkacaklar. AB'den kopan ve finans sektörü darbe yiyecek ülkenin rekabet kozu vergi avantajı olacak.

Sİ VİS PACEM PARA BELLUM

Türkiye'de durum ne? Biz bu savaşa hazır mıyız?

%20 kurumlar vergisi ile yerimiz hiç fena değil. Üstelik bu oranın tamamlayıcısı teşvikler ve çok sayıda muafiyet de hazır. Özellikle son 1-2 yılda burada kayda değer bir ilerleme var.

Ne var ki toplanan vergiler içinde dolaylı vergilerin payı %70'e dayanırken kurumlar vergisinin toplam içindeki payı %10 civarında. Vergi sistemimizde büyük kaçaklar ve dünyadan kopuk bir kompozisyon var. Yaklaşmakta olana hazırlanmak için önce evi toplamalı, sonra da misafire hazır hale getirmemiz gerekiyor. Üstelik uzak bir gelecekten de bahsetmiyorum. Trump 2018'de yeni yasaları yapmış olacak, İngiltere peşi sıra gelecek ve belki de diğerleri.

Başlıkta da dediği gibi: 'barış istiyorsan savaşa hazırlan'.